“Yeni Hedefimiz Akdeniz Liderliği”

Arkas, Türkiye’nin en hızlı büyüyen gruplarından… Yönetim gurularının “çekirdek işte büyüyün” önerisine uyarcasına, denizcilik ağırlıklı olmak üzere taşımacılık alanında yoluna devam ediyor. Şirket...

1.03.2008 02:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Arkas, Türkiye’nin en hızlı büyüyen gruplarından… Yönetim gurularının “çekirdek işte büyüyün” önerisine uyarcasına, denizcilik ağırlıklı olmak üzere taşımacılık alanında yoluna devam ediyor. Şirketin patronu Lucien Arkas, 1978 yılında konteyner taşımacılığı ile başladığı işinde, 2007 sonunda 1 milyar 280 milyon dolara ulaştıklarını söylüyor. Gelecekte daha agresif büyüyeceklerine dikkat çekiyor. “Deniz taşımacılığında Pazar payımız yüzde 40’a çıktı” sözleriyle, ulaştıkları düzeyi ortaya koyuyor. Yeni gemi almaya devam edip, 23 olan gemi sayısını, 2009’da 29’a çıkaracaklarını belirtip, hedefini şöyle açıklıyor: “Amacımız, 2010 yılında şu an 190 bin olan konteyner kapasitemizi 500 bine ulaştırmak. Bu rakam da bizi 5’inci sıradan Akdeniz liderliğine getirecek.”

1978’de başlayan bir serüven bu. 1902 yılında kurulan ithalatla uğraşan bir aile şirketinin bugün Türkiye devlerinden birine dönüşmesinin hikayesi. Ailenin üçüncü kuşağı Lucien Arkas’ın deniz konteynır taşımacılığına gönlünü kaptırması ve bu yolda yatırım yapmasıyla işin boyutu değişiyor; bugün 1 milyar 280 milyon dolar ciro yapan bir holding ortaya çıkıyorç Lucien Arkas'ın deyimiyle işin “kanı” olan deniz taşımacılığının üzerinde bir holding kuruluyor.

Bugün Arkas Holding, müşterilerine A’dan Z’ye hizmet vermek için ana işkolu ile sinerji yaratacak her alanda faaliyet gösteriyor. Ambarlı’daki Avrupa standartlarındaki Marport Limanı, 1,5 milyon konteynır kapasitesi ile tek başına Haydarpaşa, İzmir ve Mersin limanlarının toplamı kadar yük taşıyor. Deniz yanında karayolu, demiryolu taşımacılığında da iddialı adımlar atılıyor.

Lucien Arkas, 400 milyon dolarlık yatırım gerektiren, 15 yıl gibi uzun vadede geri dönüşü olan liman projelerine de devam ediyor. Bu yıl nisan ayında Gebze’de arabalara özel Autoport’u açmaya hazırlanıyor. Bundan sonraki hedef ise İskenderun’da bir liman açmak.

2007 yılında 338 milyon dolar yatırım yapan Arkas Holding, cirosunun yüzde 80’ini yaratan deniz taşımacılığında Türk bayraklı gemileri ile Akdeniz’de büyümek istiyor. Bu alanda yurtdışı acentaları açılıyor, yeni gemi alımları yapılıyor. Lucien Arkas, yeni girilen alanlardan çok markalı otomotiv bayiliği ve kruvaziyer turizmini geleceğin karlı alanları olarak öngörüyor.

Arkas Holding Yönetimi Kurulu Başkanı Lucien Arkas ile holdingin yeni yatırım açılımlarını, Türkiye’nin denizden demiryoluna taşımacılıkta fırsatlarını konuştuk…

- Deniz taşımacılığında Türkiye’de lider firmasınız. Arkas Holding cirosu içinde bu alanın payı ne kadar?
- Biz hem Türk bayraklı gemilerimizle hem dünya armatörlerinin acentesi olarak konteynır taşımacılığı yapıyoruz. Bu iş, holdingimizin kanı.
Diğer işlerimiz hep konteynır alanına bağlı. Limanlar, konteynırların indir-bindir işleri içindir. Bütün holding sistemi konteynır işinin etrafında dönüyor. 2007 ciromuz 1 milyar 280 milyon dolar olarak gerçekleşti. Konteynır, liman ve gemiler bu cironun yüzde 80’ini alır. Diğer alanların toplamı yüzde 20’lerde kalır. 

- Peki bu iş kolunda büyümek için neler yapıyorsunuz?
Deniz taşımacılığı işinde dünya ikincisi Mediterranean Shipping Company (MSC), Hapag-Lloyd ve Grimaldi Group gibi devlerle çalışıyoruz. Bu sektörde büyük bir gruplaşma var, şirketlerin yüzde 25’i global iş hacminin yüzde 80’ini taşır. Büyükler arasında her yıl satın almalar ve konsolidasyonlar gerçekleşiyor.

Biz 2007’de geçen yıla oranla yüzde 28 oranında büyüdük ve toplam 1,9 milyon ton denizyolu taşıması gerçekleştirdik. Deniz taşımacılığında payımız yüzde 40 oldu. Şu an 23 gemimiz var. 2008 yılında 2 gemi daha alacağız. Hedefimiz, 2009 sonunda 29 gemiye ulaşmak.

Biz kendi gemilerimizle yaptığımız konteynır taşımacılığında EMES şirketiyle Akdeniz ve Karadeniz’de büyümeye çalışıyoruz. Burada da 2006 yılına nazaran yüzde 47’lik bir artış yakaladık. Kendi gemilerimizle 190 bin konteynır taşıdık. Hedefimiz, 2010 yılında 500 bin konteynıra ulaşabilmek. Bu rakam da Akdeniz’de lider olmamız anlamına geliyor.

- Akdeniz’de büyük armatörlerle rekabet ediyor musunuz?
-Akdeniz’de şu anda çalışan 5 büyük şirket var. Bunlardan ilk 3’ü dünyanın en büyükleri  olan Maersk, MSC, Hapag-Lloyd. Ardından Kıbrıslı UFS firması geliyor. Biz ise 5’inciyiz.

Ancak, biz bu alanda daha ileri gitmek istiyoruz. Bunun için de hem konteynır siparişi veriyoruz hem gemi alıyoruz hem de Akdeniz’de acentelikler açıyoruz. Bu yıl İspanya Madrid, Fas ve Suriye’de acente açıyoruz. Şubat ayında İtalya’da bir acente açtık.

Dünyada bizim şirketimiz EMES 47’nci sırada. Armatörlükte ilk 50’ye, yani birinci lige girdik. Daha ucundayız ama fark etmez, sonuçta girdik.

- Holding olarak kara ve demiryolu taşımacılığında da faaliyet gösteriyorsunuz. Bu alanlar daha çok ana işe sinerji olarak mı düşünülüyor?
Tabii, karayolu ve demiryolu işi aslında sinerji için yapılıyor. Bunlar bir servisler ağı. Biz A-Z’ye her hizmeti yapabiliyoruz. Kimi müşterimiz sigorta ister, sigorta yapıyoruz. Kiminin özel bir talebi olur, fabrika taşımak gibi, ayrı bir bölümümüz var onunla cevap veririz. Malımız uçakla taşınsın derler, Arkas Air ile taşırız. Örneğin, Ford’u ele alalım; aslında mallarını gemi ile taşır. Ancak, bazen karadan da taşır, kimi zaman sıkışır uçak ister. Biz müşterinin tüm isteklerini çözeriz.

- Kara ve demiryolu taşımacılığında ne gibi hedefleriniz var?
Kara taşımacılığında 17’nci yılımız doldu. 440 TIR’ımız var. Türkiye’de bu kadar TIR’ı olan başka bir şirket yok. Ama baktığınızda, bunların 430’u sadece limanla müşteri arasında hizmet veriyor. Bu alan her yıl yüzde 10 büyüyor.

Demiryolu taşımacılığı ise çok yeni… Devlet, demiryolu işletmeciliği ile ilgili kanunu henüz çıkaramadı. Bizim bir lokomotif sahibi olup işletme hakkımız yok, sadece lisansa tabii olarak devlet demiryolu onayıyla vagon alabiliyoruz. AB Uyum Yasaları’na göre 2008’de özel sektörün işletme hakkı olması lazım. Şu anda bu işin bir getirisi yok. Ama ziyanı yok.

- Sizin gibi demiryolu taşımacılığının önünün açılmasını bekleyen başka şirketler de var, sizce burada potansiyel ne?
Anadolu’da büyük potansiyeli var. Ama bu, bizim malları Anadolu’ya ekonomik bir maliyetle götürüp götüremememizle bağlantılı. Diyelim ki, Kayseri’de fabrika açtınız, pazarın yüzde 50’si İstanbul’da. Hammaddeniz de Mersin’den limanlardan geliyor. Burada maliyet hesabı yapınca rekabetçi olamıyorsun. Böylece İstanbul’da fabrika yapılıyor…

Taşımada en ucuz yol demiryoludur. Demiryolu taşımacılığını dört gözle bekliyorum, çünkü devletin tarifesiyle bu iş olmaz. Neden olmaz? Lokomotifler modern değil. Ancak özel sektöre izin çıkacak güçlü lokomotiflerle iki misli mal taşıyacağız.

Ayrıca, elektrifikasyon eksik. Toplu taşıma için demiryolunu kullanmak istiyorlar ama hız için elektrifikasyona mecburlar. O zaman onlar yeni hatları alsınlar, biz eski hatlar üzerinde kendi lokomotiflerimizle çalışırız.

- Gelecekte kârlı bir alan mı olacak?
Biz 2007’de 600 bin ton taşıdık. Bu alanda 17 özel şirket var. Özel sektörün demiryolu taşımacılığı içinde payı yüzde 23 düzeyinde… Bizim de özel sektör içinde payımız yüzde 25. Yani Türkiye çapında payımız yüzde 6.

Çok değil ama artacak. Şu an iş kârlı değil, kârlı olması için belli bir iş hacmi yakalamamız lazım. Ama ‘ya sabır, bu iş olacak’ diye bekliyoruz. Ama geleceği için şüphem yok, çünkü Anadolu’ya başka türlü gidilmez.

- Demiryolu için yüklü bir yatırım planlıyor musunuz?
Bir kerelik bir yatırım olmayacak tabii bu. Her yıl 3-5 milyon dolarlık vagon alıyoruz. Kanun çıksın, lokomotiflere de bakacağız. İşte bu yıl kanunu çıkacaktı ama gündeme gelemedi bir türlü… Başka dertlerimiz var. Şu an genel ortamı bekliyoruz, hem Amerika’nın etkisiyle hem Türkiye içi genel durumlar nedeniyle belirsizlik hakim. 2008 yılı için net bir tablo çıkmış değil.

- Yoksa kriz mi bekliyorsunuz?
Bir kriz beklemiyorum. Ama bu yıl çok parlak olmayabilir, şu an piyasada bir heyecan havası yok. Daha çok bekle-gör havası var. İlk pozitif işarette hemen ekonomi yukarı çıkar. Yoksa bekle-gör politikası 6 ay sürerse, yıl böyle biter gider.

Benim derdim diğer ülkeler bizi beklemez. Karadeniz bölgesindeki ülkeler, Ukrayna ve Romanya yüzde 40’larla büyüyor. Deniz taşımacılığında geç kalacağız diye korkuyorum. Ben 60’lardan beri bu işi yapıyorum. 60’larda Yunanistan Pire merkezdi, yatırım yapmadığından Akdeniz’de sırayı Türkiye’ye kaptırdı. Karadeniz’de de Romanya ve Ukrayna’nın hamleleri çok kuvvetli. Bizim çarkımızsa hala çok yavaş dönüyor. İzmir Limanı özelleşeli bir yıl olacak, hala evraklar sürüyor; keza Mersin limanı da bir yıl sürdü.

- Türkiye’nin Karadeniz deniz taşımacılığında bugünkü payı ne?
2007 yılında Ambarlı’daki limanımız Marport’da 1 milyon 300 bin konteynır yaptık. Bunun 700 bini İstanbul’a ve dolayısıyla iç pazara yönelikti. 600 bin konteynır ise Karadeniz ülkelerinin yüküydü. Geçen yıl Karadeniz ülkelerine gönderdiğim miktar, 25 milyon dolar eder. Bu, sadece emek ile hiçbir katkı yapmadan ülkeye 25 milyon dolar para kazandırıyorum demek.

Ambarlı’ya 2007’de 2 milyon konteynır geldi. Yani bizim dışımızda 700 bin konteynır daha taşındı, bunlarda da bir miktar Karadeniz aktarmalı olanlar var.

Karadeniz ülkelerine taşımacılıkta her yıl yüzde 30 artış yaşıyoruz. Bundan üç yıl önce Rusya pazarı sıfırdı. Bu yıl, bence 800 bin konteynır iç pazara ve 700 bin konteynır bu ülkelere gidecek. Bu artış hızıyla 2 yıl sonra Türkiye iç pazarını geçer.

- Bu durumda Marport’ta kapasite artışı yatırımı yapacaksınız, değil mi?
- Elbette. Ben bu limanı Ruslar için değil, kendimiz için yaptım. Kapasite artıyoruz, artırıyoruz yetişmiyor. Şu an 1,5 milyon konteynırlık kapasitemiz var. Bu yılsonunda yaptığımız yatırımlarla 1 milyon 750 bin tona çıkacak.
Düşünün ki, bu rakam, İzmir Limanı -900 bin konteyner-, Haydarpaşa Limanı -400 bin konteynır- ve Mersin Limanı’nın -500 bin konteynır- toplamı ediyor. 

- İzmir ve İskenderun limanlarını alamadınız. Yeni liman yatırımları için ne gibi projeleriniz var?
Benim yeni projelerim var, projeler durmaz. Şu an 5 proje birden yürütüyorum ki aralarından biri olsun. İskenderun ihalesini maalesef alamadık, ama o bölgede bir çalışmamız var. Marmara’da İzmit Bölgesi’nde bir girişimimiz var, Deniz Kuvvetleri master plan istedi, onu hazırlıyoruz. Marmara’da şu an lisanslar durdu. Güney tarafını mutlaka büyüteceğiz. Anadolu’nun limanı şu an Mersin ama artık yetmiyor. İzmir’de halen bir projemiz var.  Körfez’in içinde yer yok ama Aliağa, Nemrut taraflarına gidebiliriz.

- Liman için ne kadar yatırım gerekir? Örneğin Marport ne kadara mal oldu?
- 400 milyon dolar harcandı. Sadece bir vinç 5-6 milyon Euro ki, en az 9 tane lazım, bunlar bile ciddi paralar ediyor. Yap yap bitmez….

- Bu yıl bir de otomotiv sektörüne özel Autoport’u açıyorsunuz…
- Autoport’u açıyorum. Çünkü, otomobil sanayicilerinin ciddi bir ihtiyacı var. Konteynır limanı ile araba limanı başka olmalı. Bu, tüm otomotiv firmalarına açık bir liman. Nisan’da açacağımız limanımız Gölcük’te Ford’un yanında. İlk etapta 400 bin araba indirip alabileceğiz. Yakında otomotiv firmaları ihracat yapmak için zorlanacak. Şimdi İzmir Limanı zar zor yetiyor çünkü limanlar araba için düşünülmedi.

- Bu limandan ne kadarlık ciro beklentiniz var?
- Buna limanı bitirdikten sonra bakacağız. Otomotiv firmaları gelip bakacaklar ardından masaya oturacağız. Açılış tarihi belli olmadan kimseyle görüşme yapmadık. Bu yüzden belli bir ciro hedefimiz de yok. Eminim ki en geç mayıs ayında çalışmaya başlarız. Japon Mitsui&Co. ile ortağız, herhalde Toyota ile çalışırız. Ford’un kendi iskelesi var ancak yeterli olmuyor. Onlarla da çalışabiliriz.

- Liman işi kârlı mıdır?
- Çok süper kârlı bir iş değildir. Yatırımın geri dönüşü uzundur. İyi işleyen bir liman yatırımını her zaman uzun vadede çıkarır. Liman yatırımının 10-15 yıl sonra geri dönüşü olur. Türkiye’de kimse 15 yıl beklemek istemez.

- Liman projelerinde öncelikli bölgeleriniz nereleri?
- İlk yapacağımız liman, İskenderun bölgesine olur. Kuzey’de zaten bir limanımız Marport var. Şimdi Adapazarı-İzmit arasında Köseköy tarafında araziler aldık. Konteynır, tır ve vagonlar için depolama merkezi yapacağız. Bir lojistik köyü kuracağız.

- Pek çok yatırımdan söz ettik. Arkas Holding olarak yıllık yatırım miktarınız ne kadar?
Biz dolarla kazanırız. Tabii YTL’nin güçlenmesi bizim kârlılığımızı düşürüyor. Tüm ihracatçılar gibi biz de etkileniyoruz. Ama bir devredir geçer. Problem değil. Yine de 2007 yılında yüzde 20 büyüme gösterdik. Yatırım planlarımız da her yıl bütçeye göre planlanıyor, geçtiğimiz yıl toplam yatırımımız 338 milyon doları buldu. 

 ‘Kruvaziyer Bebeğim, Burada Büyüyeceğiz’

- En son otomotiv alanındaki yatırımınızla dikkat çektiniz. Girmeyi düşündüğünüz yeni alanlar var mı?
- Valla girmesek daha iyi olur… Mevcut işleri büyütelim yeter. Bu kadar çocuk bize yeter. Ama her işin pazarı değişik olunca, her işe ve pazara ayrı dikkat gerekiyor. Karar vermek daha yorucu oluyor.

- Çıkmayı düşündüğünüz bir iş alanı var mı peki?
- Evet, bir alandan çıkacağım. Nevşehir Avanos’ta 80’lerden kalma bir otelimiz vardı. Bu yıl kapattık, artık turizm otelcilikte yatırım yapmayı düşünmüyorum. Aslında 1990’larda Konya’da ikinci bir otel yapmayı planlamıştık ancak önce Körfez Savaşı sonra diğer gelişmeler derken ikinci otel planını rafa kaldırdık. Bu yıl da bu işten çıkacağız.

- Ama turizmde kruvaziyer yatırımlarınız var, bu işe devam edeceksiniz, değil mi?
- Kruvaziyer turizmi benim yeni bebeğim. Modern turizm bu kolda ilerliyor. MSC ile çalışmaya devam edeceğiz, sefer sayını artıracağız, yeni uğrak noktaları ekleyeceğiz. Şu an İzmir’e 50 sefer var. Marmaris, Bodrum’a da göndermeye başladık. İlerde Antalya ve Alanya’yı da ekleyebiliriz. Ayrıca kruvaziyer turizmi ülke tanıtım için çok iyi bir adım. Kruvaziyerlerin kışın da gelmelerini sağlamak lazım, onun için de çalışıyoruz. Devlet bu alanda yardımcı oluyor, Çanakkale’den geçiş için bir genelge yayınlayarak yolcu gemilerinin beklemeden geçmesine izin verecekler.

Otomotive Doğru Zamanda Girdik

- Geçen yıl otomotivde çok markalı bayilik alanına girdiniz. İlk yılınız nasıl geçti?
- 2007 yılı sonunda altı marka ve 16 şubeye ulaştık. Yatırım da 20 milyon doları geçti. Bu iş için yatırım bütçemiz toplam 50 milyon dolar. 2010 yılına kadar 25 şube hedefleniyor. Şu an otomotivin toplam ciro içinde payı ufak. Ama otomotivin cirosu çoktur, bu konsolide ciromuzu şişirebilir. Ancak otomotiv de kârlılık, biliyorsunuz, düşüktür. Bizim ana işimizin ise, emek yoğun olduğu için cirosu daha değerlidir.

- Otomotiv alanında bayiler yüzde 4,5-6 arası net kârlılıkla çalışıyor. Siz neden bu işe girdiniz? Bu işte nasıl bir gelecek görüyorsunuz?
- Eğer insanların yaya gideceğine inanıyorsanız, o zaman biz yanlış yatırım yaptık. Ama beklediğim gibi, Anadolu biraz daha zenginleştiğinde insanlar ayağını yerden kesmeye niyetlilerse o zaman bu sektörde iş var.

Evet, şu anda bu sektörde problem olabilir. Şu anda dünyada da otomotiv fabrikaları zorda. Bu yüzden bayilerin de çok para kazanmasına müsaade etmiyorlar. Ama pazar böyle olduğundan, bugün otomotiv markalarına “Bizimle çalışın” dediğinizde sizi can havliyle dinliyorlar. Çünkü, güçlü ve garanti veren bir kurumsunuz. Bunu siz otomotiv sektörünün en parlak zamanlarında yaparsanız, “Teşekkür ederiz” diyebilirler. Ben 1999’da gemi alırken, herkes bana neden gemi alıyorsun diye sorardı, o zaman ucuzdu alıyordum.

Arkas Holding 4’üncü Nesile Emanet 

- Arkas Holding bir aile şirketi, siz üçüncü kuşaksınız. Oğlunuz Bernard Arcas Acente Hizmetleri Başkan Yardımcısı ve kızınız Diane Arcas Mali İşler Grubu Başkan Yardımcısı, hatta damadınız otomotiv grubunun başında. Şirketi profesyonel bir ekipten çok dördüncü nesle mi bırakmayı planlıyorsunuz?
- Aile her zaman işin içinde olmalı. Profesyonel kullanılacak ama aile fertleri hep işin içinde olacak. Bu profesyoneller yönetmez anlamına gelmez. Ama aile üyelerinin bazı nihai konularda, örneğin yatırımlarda, karar sahibi olmaları şart. Şirketi benimsemeleri lazım yoksa kendi şirketleri gibi addetmezler. Bir sanayi şirketinde hissedar olmakla, şirketin sahibi olmak arasındaki fark bu.

Aile yönetimden koptuğu zaman bu şirketin satışının ilk emaresi oluyor. Gönül bağı kalmıyor, iş sadece matematik oluyor. Kuşakların devamı için profesyonellerle aile üyelerinin karışımı gerekir. Dünyada da, Türkiye’de de hala aile şirketlerinde işin içinde aileler vardır yoksa şirket tamamen borsaya açılır, ailede az payda hisse kalır.

- Holding olarak bir anayasa hazırladınız mı?
- Evet, çocuklar yaptı. Ben neden yapayım? Ben çıkıyorum zaten ama onlar hazırladı. Aile büyüdükçe anayasa gerekiyor. Yoksa ya şirketi daraltırsın ya da zora sokarsın; anayasa kesinlikle şart.

Elçin Cirik
[email protected]

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz