“Yaşayan Şirket” kitabıyla bütün dünyada adından söz ettiren yönetim uzmanı Arie de Gues, “yenilikçi” ve “yaratıcılık” faktörlerinin geleceğin dünyasında çok etkin olacağına dikkat çekiyor. Ona gör...
“Yaşayan Şirket” kitabıyla bütün dünyada adından söz ettiren yönetim uzmanı Arie de Gues, “yenilikçi” ve “yaratıcılık” faktörlerinin geleceğin dünyasında çok etkin olacağına dikkat çekiyor. Ona göre, yenilikçi olmak, çalışanları bütünleştirecek değerler sistemi yaratmak ve değişime uyum, başarı için anahtar rol oynayacak. De Gues, “Bir şirket için gerekli yenilikler zamanında yapılmaz ve bu yenilikler için de ortam yaratılmazsa, şirketin değişmez kaderi ölüm olacaktır. Eminim, Türkiye’de de 20 yıl önce büyük olup da yerinde saydığı için artık olmayan şirketler vardır” diye konuşuyor.
Fortune 500 şirketlerinin ortalama yaşam ömrü 50 yıldan daha az. İstatistiklere göre de günümüzde yeni kurulan şirketlerin yarısından fazlası 10 yılı doldurmadan ölüyorlar. Ancak dünyanın dört bir yanında 200, 500 hatta 700 yıl yaşayan şirketler de bulunuyor. Peki nasıl oluyor da bazıları birkaç yıl içinde iş dünyasından çekilirken, bazıları yüzlerce yıl ayakta kalmayı başarıyor? “The Living Company: Habits For Survival in a Turbulent Business Environment” (Yaşayan Şirket: Çalkantılı İş Ortamında Ayakta Kalmanın Yolları) adlı kitabın yazarı Arie de Gues de kitabında bu sorunun yanıtını arıyor. Yanıtı ararken de uzun ömürlü şirketlerin ortak özelliklerini saptıyor.
Bu saptamaya göre, uzun ömürlü şirketler, para konusunda muhafazakarlar. Vizyoner yöneticileri ve iyi bir değer sistemleri var. Değişime hızlı adapte olabiliyorlar. Uzun ömürlü şirket olabilmek için De Gues, özellikle değer sisteminin altını çiziyor. Çalışanların birbirine bağlanacağı bir değer sistemine sahip şirketlerin her türlü zorluğun üstesinden gelebileceğini savunuyor. Buna en başarılı örneklerden biri olarak da Japon Mitsui şirketinin ikinci dünya savaşından sonraki toparlanışını veriyor. Hatta Gues’e göre uzun ömürlü olamayan şirketlerin yaptığı en büyük hata da buradan kaynaklanıyor.
De Gues’in ifadesiyle, “Şirketler ekonomik konulara çalışanlarından daha fazla odaklandıkları noktada ölmeye başlıyorlar.”Arie de Gues, uzun ömürlü şirketlerin yönetim sırları, bu şirketlerde yenilikçi ve yaratıcı olmanın önemine dair Capital’in sorularını yanıtladı:
Uzun ömürlü şirketler üzerine çalışıyorsunuz. Bu şirketlerin ortak özellikleri nedir?
Uzun ömürlü şirketlerin dört ortak özelliği var. İlk olarak bu şirketler finansal anlamda muhafazakarlar. Paralarını dikkatli harcıyorlar. Kendi sermayeleriyle iş yapıyorlar. Paralarını daha çok ceplerinde tutmayı tercih ediyorlar.
İkinci temel özellikleri ise vizyoner üst düzey yöneticilere sahip olmaları. Bir kere bütün uzun ömürlü şirketler başlangıçta aile şirketi olarak kuruluyorlar. Şirket yönetiminin başındaki aile büyüğü aynı zamanda toplumda da önemli ve etkin bir konuma sahip oluyor. Toplum içinde aktif görevlerde yer almak bu yöneticileri daha vizyoner yapıyor. Toplumda yaşanan değişimleri herkesten önce görüyorlar. Bu avantajı kullanarak kendilerini iş hayatındaki yeni ortamlara hızla adapte ediyorlar.
Üçüncü ortak özellikleri değer sistemleri. Güçlü bir değer sistemi oluşturuyor ve bunu tüm şirkete, en alt noktadaki çalışana kadar yayıyorlar. Bu değerler bütünü içinde çalışanlar şirketleriyle bütünleşiyor, özel bir bağ kuruyorlar. Dolayısıyla değişim zamanlarında şirket içindeki bu bütünlük her şeyi daha kolay hale getiriyor. Değişim sorunsuz ve hızlı olarak gerçekleşiyor.
Yarattığı değer sisteminin gücüyle ayakta kalmış uzun ömürlü şirketlerden bir örnek verir misiniz?
Bu özelliğe örnek olarak Japon Mitsui şirketini verebilirim. Mitsui çalışanları tarafından benimsenmiş güçlü bir değer sistemine sahip. 1945 yılında savaşta yenilen Japonya’nın ekonomisi radikal bir değişim yaşadı. Mitsui ise bu değişimden iki yıl sonra inanılmaz bir hızla toparlanmayı başardı. Bu başarıda çalışanların şirkete bağlılığı ve benimsenen değerler sisteminin güçlülüğü büyük rol oynadı. Mitsui bugün savaştan tam 50 yıl sonra bile Japonya’nın ve dünyanın birkaç büyük şirketinden birisi.
Şirketleri farklı kılan dördüncü özellik neydi?
Uzun ömürlü şirketlerin dördüncü ve son ortak özellikleri ise yönetim sistemleri. Bu şirketlerin yönetimi farklı deneyimlere izin veriyor. Sadece en üst düzey değil, en alt düzeydeki yöneticilerin de karar alma hakları bulunuyor.
Ayrıca, uzun ömürlü şirketler odaklandıkları işlerden başarıyla sıyrılıp daha başarılı olacakları alanlara kendilerini hızla adapte edebiliyorlar. Örneğin, Amerikalı DuPont, 200 yıllık bir şirket. Bir silah şirketi olarak kuruldu, sonra dinamit üretmeye başladı. 20’inci yüzyılın başında otomobil sektöründeydi.
General Motors’un en büyük hissedarlarından birisi oldu. İkinci Dünya Savaşı’nda kimyasal sektörüne girdi. Ardından da, ana işini modern materyallerin üretimine odakladı. Tüm bu ortak özelliklerden yola çıkarak şunu söyleyebiliriz.
Uzun yaşamak isteyen şirketler, değişimi takip edip, başka işlere odaklanma çevikliğine sahip olmalı. Bu değişimi görecek geniş vizyonlu yöneticiler tarafından yönetilmeli. Tüm bunlar içinde en önemlisi de çalışanlarını bir arada tutacak bir değerler sistemi yaratmalı.
Başarılı olan ve uzun yaşayan şirketlerde, “yenilikçilik” faktörünün rolü hakkında saptamalarınız neler?
Uzun yaşayan şirketlerde yenilikçiliğin çok önemli bir rolü var. Bugün DuPont örneği bunu anlatıyor. DuPont çok uzun süredir varsa bunu kendini yenileyerek başardı. Doğru zamanda doğru sektörlerde ve ihtiyaç duyulan alanlarda faaliyet gösterdi.
Çalışanlarına farklı deneyimler yaşama ve hareket fırsatı yarattı. Zaten yenilikler de çalışanlara sunulan bu olanaklar sonrasında ortaya çıkabilir. Yani yenilikçilik bir yönetim tarzı. Uzun ömürlü şirketler de bu yönetim tarzına sahipler.
Geleceğin şirketlerinde yenilikçilik ve yaratıcılık faktörlerinin önemi ne olacak?
Yenilikçilik ve yaratıcılık, her geçen yıl daha da önemli hale geliyor. Gerçekten başarılı, yüksek kârla çalışan ve güçlü değer sistemine sahip şirketlerde yenilikçilik gelişimin en önemli kolu.
Aslında yüksek değer üreten tüm işlerde yenilikçilik büyük bir role sahip. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde bunu açık şekilde görüyoruz. Yenilik makine tarafından yapılmaz. Yeniliği oluşturabilecek tek şey insandır. Bu nedenle şirketler, en iyi insanları bulmaya, onlar için en iyi koşulları yaratmaya ve onları şirketlerinde tutmaya çalışmalılar.
Peki bu durumda gelecekte ayakta kalmak isteyen şirketler çalışanlarına yönelik ne gibi stratejiler geliştirmeli?
Dünyadaki tüm büyük şirketler yetenekli çalışan avında. Bunun için dünyanın öbür ucuna bile gidiyorlar. Burada soru, en iyi çalışanı nerede ve nasıl bulacaksınız? Bulduğunuz zamanda nasıl tutacaksınız? Bu Amerika’da ve Avrupa’da en temel konulardan biri.
Yüksek niteliğe sahip yetenekli insanlar kolaylıkla bir şirketten diğerine geçebiliyorlar. Tabii bu durum şirketlere çok şey kaybettiriyor. Sonuçta bilgi ve yenilikçiliğe dayalı bugünün iş dünyasında en önemli unsur insan. Bu nedenle işteki stratejiler insan odaklı oluşturulmalı. İnsana yatırım yapılmalı.
Geçmişte başarısız olan, yok olan şirketlerde “yenilikçilik” konusunda ne gibi sıkıntılar vardı. Başarısızlıkta “yenilikçiliğin” rolü neydi?
Yenilikçilik, içinde yaşadığınız dünyaya işinizi sürekli olarak adapte etmeniz demek. Değişime ayak uydurabilmede en önemli yardımcı yenilikçilik. Yine burada DuPont örneğini ele alırsak… Eğer DuPont, yenilikçilik anlamında zayıf bir şirket olsaydı, muhtemelen odaklandığı işten yani kimyasal madde üretiminden 1950’li yıllarda çıkmayacaktı. Kimyasal madde sektörü inişe geçtiğinde de şirket ölecekti.
Bir şirket için gerekli yenilikler zamanında yapılmaz ve bu yenilikler için de ortam yaratılmazsa, şirketin değişmez kaderi ölüm olacaktır. Eminim Türkiye’ye baktığınızda da 20 yıl önce büyük olup da yerinde saydığı için bugün artık olmayan birçok şirket göreceksiniz.
Uzun yaşayan şirketlerde en beğendiğiniz özellikler neler?
Uzun yaşayan şirketler sürekli öğrenmeye çalışıyorlar. Ben de onların en çok bu özelliğini beğeniyorum. Kendimize bakalım. Altı yaşındayken dünyayı bir şekilde algılamaya yetecek kadar bilgiye sahibizdir. Ancak, 21 yaşımıza geldiğimizde altı yaşında sahip olduğumuz bilgiler yaşamamız için yeterli olmaz. Yetişkin insanların dünyasında yaşamamızı sağlayacak daha fazla bilgiye ihtiyacımız vardır. Aynı şey şirketler için de geçerli.
Ancak, bugün istatistiklere baktığımızda yeni şirketlerin yarısından fazlasının on yaşını doldurmadan öldüğünü görüyoruz. Bunun nedeni de öğrenmeyi çok iyi başaramıyor olmaları. Değer sistemini de oturtamıyorlar. Çalışanlarına vazgeçilmez ortamlar sunmuyorlar. Oysa uzun yaşayan şirketler çalışma yaşamındaki kaliteyi de geliştirmeye çalışırlar. Maalesef şirketlerin iş ortamının kalitesine önem vermiyor olması modern toplumun en büyük sorunu.
YENİLİKÇİ OLMAK BAŞARIYI GARANTİLER Mİ?
ÖĞRENMEYE AÇIK OLMAK ŞART Bilgi ekonomisinde yenilikçilik ve öğrenmek en temel ihtiyaç. Eğer bugünün dünyasında şirket olarak yenilikçi ve öğrenmeye açık değilseniz başarılı olamazsınız, erken yaşlarda ölürsünüz.
TÜRKİYE BİLGİ EKONOMİSİNDE Mİ? Bu arada Türkiye’nin durumuna da değinmek istiyorum. Türkiye olarak bilgi ekonomisinde misiniz? Eğer Avrupa Birliği’ne dahil olursanız bu sorunun yanıtını evet olarak verebilirsiniz. Üstelik Avrupa Birliği ile birlikte bilgi ekonomisinde rekabetin çok yoğun olduğu bir birliğin parçası olacaksınız.
AB’YE KATILMAZSANIZ RAKİBİNİZ ÇİN OLUR Şu ana kadar konuştuğum her şey Türkiye’ye uygulanabilir unsurlar. Eğer bir şekilde Avrupa Birliği’ne katılmazsanız şöyle bir durum gerçekleşir. Büyük bir ülke olarak üretici olmaya devam edersiniz. O durumda Brezilya, Çin ve Hindistan ile rekabet edersiniz. Ama sonra büyük paralar kazanmak için bilgi ekonomisine geçmenin şart olduğunu fark edersiniz.
YÜKSEK DEĞERLİ ÜRETİM KAZANDIRIR Çünkü, yüksek değerli ürün ve iş yapmak için bilgi ekonomisinde olmak gerekiyor. Mesela geçen gün bir tişört aldım. Etiketinde tasarımının İsviçre’de üretiminin ise Çin’de gerçekleştiği yazıyordu. Peki hangi ülkenin daha kârlı olduğunu düşünüyorsunuz. İsviçre mi yoksa Çin mi? Elbette İsviçre.
BİLGİ EKONOMİSİNDE REKABET DAHA YOĞUN Aslında bilgi ekonomisine ilişkin bütün soruların yanıtını bu tişört örneği veriyor. Üstelik bilgi ekonomisinde yaşanan rekabet oldukça ciddi. Yenilikçi olunmazsa ne olur deniliyor. Eski dünyada yeterince yenilikçi olmazsanız yavaş yavaş ölürdünüz. Ama bilgi ekonomisinde yenilikçi değilseniz anında ölürsünüz.
KİMLER UZUN ÖMÜRLÜ OLACAK?
İspanya’dan Mondragon adında çok başarılı bir kooperatif var. İspanya, Hollanda ve İngiltere’de gelişiyor. İspanya merkezli olan bu kooperatif 50 yaşında. Çok düzgün bir değer sistemi ve demokratik bir yönetimi var. Bu şirketin yanında benim dikkatimi çeken ve bugünden uzun ömürlü olacağını düşündüğüm diğer iki şirket ise Londra merkezli John Lewis Partnership ve Waitrose. Her ikisi de perakende market zinciri olarak yıllardır başarılı şekilde faaliyetlerini sürdürüyorlar. Her ikisi de değer sistemi yönünden güçlü. Büyüme hızları yüksek değil. Daha doğrusu yavaş yavaş büyüyor ve her geçen yıl daha da güçlü hale geliyorlar.
Nilüfer Gözütok
ngozutok@capital.com.tr
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?