Dünyadaki ekonomik işleyişe yeniden çeki düzen veriliyor, adeta her şey
değişiyor, rekabetin kuralları ve tüketicinin beklentileri de bu
değişimden nasibini alıyor. Var olan marka değerlerinin yeniden
sorgulandığı bir döneme girdik. Bu dönemde sektöründe lider koltuğunda
oturan markaları birçok zorluk bekliyor. Öte yandan liderlere meydan
okuyan markalar ise belki de hiç olmadığı kadar fırsatla karşı karşıya.
Bu saptamalar, “Eat the Big Fish-Büyük Balığı Yutmak” kitabının yazarı
Adam Morgan’a ait. Morgan, değişen tüketim alışkanlıklarıyla beraber
markaların değerinde de yeni düzenlemelere ihtiyaç duyulduğuna dikkat
çekiyor.
Çok fazla ürün çıkardıkları için odaklanma sorunu yaşayan liderlerin
rekabette geriye düşebileceklerini kaydediyor. Bu noktada da meydan
okuyucu markaları birçok fırsatın beklediğini söylüyor. Bu fırsatları da
şöyle dile getiriyor: “Mücadeleci markalar yeni oluşan taleplere daha
çok odaklanabilir. Birçok şeyi farklı yapabilir. Lider markalar,
tüketicinin yeni taleplerine adapte olmakta ve bu doğrultuda yeni ürün
çıkarmakta zorlanabilir. Ancak mücadeleci markalar, bu farklı talepleri
daha iyi anlayabilir. Ürün yararının daha çok tercih edildiği bir sürece
girildiğini görüyoruz.”
Morgan’a göre yerel markalar da bu dönemde globallere göre daha şanslı.
Global, dev markaların risk almaktan kaçındıklarını ve tüketiciyi
anlamak konusunda daha yetersiz olduklarını düşünen Morgan, “Yerel
şirketler pazarlamayı global şirketlere göre çok daha iyi kullanabilir.
Yereller, talepleri global şirketlerden daha iyi sezer, tüketicilerin
neyi tercih edeceğini daha iyi bilir. Özellikle pazarlama açısından
yerel şirketler çok daha iyi performans gösterebilir. Bu nedenle meydan
okuyucu yerel markaların, lider global markalara karşı çok daha başarılı
olacağına inanıyorum” diyor.
Rekabetin kurallarının yeniden yazıldığı bir dönemde dünyaca ünlü yönetim uzmanı Adam Morgan, Capital’in sorularını yanıtladı. Capital: Kriz lider markalara ve meydan okuyan markalara ne gibi fırsatlar sunuyor? - Gerçek şu ki artık insanlar geçmişteki otoriteleri kabul
etmiyor. Var olan marka değerlerinin yeniden sorgulandığı bir dönem
yaşanıyor. Türkiye hakkında bir şey söyleyemeyeceğim ama özellikle
Amerika’da, markaların değer yargıları yeniden oluşturuluyor. Yani aile
değerlerine, kültüre odaklanma gibi eskiye dönük marka değerleri
oluşturulmaya çalışılıyor. Aslında bu tüm değer yargılarının değişimiyle
de ilgili. Eskiden lider markaların ürünleriyle insanlar arasında bir
ilişki mevcuttu. Artık bu da sorgulanıyor. Bu durum, liderlere kafa
tutan, onlara meydan okuyan markalar için çok fazla fırsat sunuyor.
Meydan okuyan markalar, eskiyi ve liderlerin tüketicileriyle olan
ilişkisini sorgulayacakları bir döneme girdi. Bu da tahmin edersiniz ki
meydan okuyan markalara çok önemli fırsatlar sunuyor. Tüketicilerin
satın alma davranışları değişiyor. Kendilerini gösterebilecekleri bir
pazar oluştu. Capital: Peki bu dönemde markalar nasıl davranmalı? Nelere odaklanmalı? - Kısa dönemli hedefler için birçok marka genellikle fiyat gibi
konulara odaklanıyor. Ama kriz bitecek ve markanın krizde kendini
konumlandırdığı yer çok önemli olacak. Kısa vadede elde ettiği kâr, uzun
vadede hiçbir işe yaramayabilir. Aslında esas soru, markalar bu dönemde
marka değerlerini nasıl uzun vadeli bir strateji haline getirebilir?
Meydan okuyan markaların uzun vadede kâr sağlayacakları 3-4 yol var.
Örneğin kendilerini şampiyon marka olarak konumlandırabilirler. Bunu da
sadece fiyatlarını düşük tutarak değil, “Sen tüketicisin ve bu ürüne hak
ettiği değeri ver” diyerek yapmalılar. Starbucks vakasına bakalım: ~
Tüketiciler yıllarca Starbucks’ta bir bardak kahveye 4 dolar ödedi.
Dunkin Donut ve diğer kahve markaları ise bu paranın tam bir saçmalık
olduğunu vurguladı. Ama olayın sadece fiyatın ucuzluğu değil, markanın
değerini tüketiciye sunan, tüketicinin de kendini mutlu hissettiği bir
ortam olması lazım. Aynı zamanda Ikea örneğine bakalım. Ikea, sadece
ucuz fiyatlı ürün sunmuyor, ürün tasarımına da dikkat ediyor.
Tüketiciler bu ücreti severek veriyor.
Öte yandan her marka fiyat indirimini gerçekleştiremez. Buna finansal
gücü yetmeyebilir. Herkesin fiyat indirimi yaparak krizden fırsat
çıkarması da gerekmez. Önemli olan ürünlerin ne sunduğunu tüketicilere
anlatmak. Tüketicilere eğlence sunan ya da onları mutlu eden bir konsept
de yaratılabilir. Capital: Sizce kriz lider markaları yerinden oynatır mı? Lider markalara meydan okuyan markalar krizde zirveye yükselebilir mi? - Bence bu kriz, meydan okuyan markalara çok sayıda fırsat
sunuyor. Eğer tüketiciyle doğru bir iletişim kurarlarsa o zaman lider de
olabilirler. Capital: Lider markaları bekleyen riskler neler? - İnternet hala insanların sevgilisi. Ancak arama motorlarına
‘Google nefret’ kelimelerine girip tıkladığınızda 373 milyon Google’dan
nefret eden geri dönüş aldığınızı göreceksiniz. Ne kadar süre sonra bu
kadar sevdiğimiz bir markayı canavara dönüştürüyoruz? Sektöründe
dominant lider olan Google, Microsoft veya Tesco gibi markalar nasıl bu
durumdan kendilerini kurtaracak? Capital: Pazar lideri şirketlere çevik rakiplerine karşı doğru
stratejiler izleyebilmeleri, doğru hamleler yapabilmeleri için neler
tavsiye ediyorsunuz? - Pazar lideri şirketlerin bazen medyanın başarılı
kişiliklerinden öğrenecekleri çok şey oluyor. Oprah Winfrey, kesinlikle
çok başarılı bir meydan okuyucu. Winfrey, Amerika’da yayınlanan benzeri
talk show programlarından ve erkek beyaz rakiplerinden çok daha başarılı
çıktı. Çünkü Winfrey, programa duygularını, sıcaklığını ve kişisel
empatisini katıyor.
Talk show’lar genellikle en başta izlenme açısından yükselişe geçer
ardından da oranları düşer. Oprah için bu durum geçerli olmadı. Jerry
Springer, Oprah’a rakip olarak çıktı. Springer, kendi talk show’unda
daha tiyatral ve insan davranışlarını öne çıkaran bir program hazırladı.
Oprah da aynı formatta programını hazırlayıp rakip olabilirdi. Kendi
programının farkını ortaya çıkaran içerikler hazırladı.
Oprah, medyada farklı oluşumları ortaya çıkardı. Bir dergi ve yeni
uygulamaları içeriğine soktu. Bir kitap kulübü kurarak yeni katılımcılar
ekledi. Meydan okuyucu kişiliğini hiç bırakmayarak rating rekorları
kırdı, milyarder oldu. Onun meydan okuyucu karakteri sadece talk
show’unda sınırlı kalmadı. Çocuk istismarı, şiddet gibi konularda da bu
kişiliğini korudu. Oprah, bu kadar büyük bir marka oldu ama asla nefret
edilen bir canavar haline dönüşmedi. Meydan okuyucu özelliğini koruyarak
halkın yararına yaptığı sosyal sorumluluklarla pekiştirdi. Halkın
sevgisini kazandı. Capital: Lider şirketler nerede hata yapıyorlar da halkın gözünde canavara veya hantal bir deve dönüşüyorlar? - Şirketler, büyük kazanç elde edecekleri detaylara takılıp
küçük detayları kaçırabiliyorlar. Oysa o küçük detaylar onları
rakiplerinin önüne geçirecek potansiyel güç. Örneğin Netflix, Amerikan
film kulübü şirketi çok ses getiren bir kampanya gerçekleştirdi.
‘Filmler geç getirildiğinde müşterilerden ücret alınmayacak’ diye. Bu
doğru bir stratejiydi ama aylık üyeliğe ekstra para yüklediler. Bu
ayrıntıyı da bu sesli kampanya ile dağıttılar. ~ Capital: Kriz rekabetin kurallarını değiştiriyor mu? - Markaların marka güçlerini yeniden sorgulamaları gerekiyor.
Ürünün sunduğu yarar ve değer rekabetin yönünü oluşturuyor. Burada
mücadeleci markaların öne çıkması gereken birçok nokta var. Lider
markaları, çok fazla ürüne sahip oldukları için krizde odaklanamama
problemi yaşayabilirler. Mücadeleci markalar, yeni oluşan talebe daha
çok odaklanabilir. Tüketim alışkanlıklarının değişmesi, lider markaların
yeni ürün çıkarmalarını zorlayabilir, ama diğer taraftan mücadeleci
markalar yeni ürün çıkarmaya daha iyi adapte olabilir. Müşterinin ne
istediğine, ihtiyacının ne olduğunu daha iyi görebilirler. Capital: Çin, Hindistan ve Türkiye gibi gelişmekte olan
pazarlara pek çok dev oyuncu girdi. Bu tür dev markalara karşı yerel
markaların şansı nedir? Neler yapılmalı? - Aslına bakarsanız durum tam tersi gibi dururken yerel
şirketlerin global markalar karşısında daha fazla avantajı var. Yerel
şirketler, pazarlamayı global şirketlere göre çok daha iyi kullanabilir.
Yereller, istek ve talepleri global şirketlerden daha iyi sezer,
tüketicilerin neyi tercih edeceğini daha iyi bilir. Bu nedenle özellikle
pazarlama açısından yerel şirketler çok daha iyi performans
gösterebilir. Provokatif etkinlikler düzenleyebilirler. Oysa global
markalar çok daha az risk alarak ilerler. Önlem alarak pazarlama
stratejileri oluştururlar. Özellikle kriz zamanlarında yerel şirketler,
tüketicinin nasıl hareket edeceğini global markalardan daha iyi bilir.
Kilometrelerce uzakta olan bir halkla ilişkiler şirketi, bu global
markaları tamamen yanlış yönlendirebilir. Marka ve tüketicinin doğru
iletişim kurması, her zaman çok önemli ama özellikle kriz zamanlarında
acil bir ihtiyaç. Bu nedenle meydan okuyucu yerel markaların, lider
global markalara karşı çok daha başarılı olacağına inanıyorum. Yereller
de bunun farkına varmalı. Capital: Global danışmanlık şirketleri, global müşterilerine
bulundukları ülkede fiyatlarını olabildiğince kırıp var olan yerel
oyuncuları pazardan silmelerini öneriyor. Siz bu şekilde yapılan
rekabeti nasıl yorumluyorsunuz? - Ben bu tür rekabeti önermiyorum. Bence çok tehlikeli bir
rekabet şekli. Şirketler, açısından bu tür bir rekabet çok riskli
olabilir. Bu şekilde de eğer pazarda yer alamazlarsa marka değeri olarak
da zor durumda kalabilirler. Bence müşterilerle kurulan iletişim uzun
vadede çok daha başarılı olacaktır. Özellikle kriz zamanlarında
şirketlerin müşterilerine seslendiği mesaj tonu çok önemli. Şirket
olarak yapmaları gereken en önemli şey, fiyat rekabeti dışında
kazanabilecekleri farklı bir seçenek yaratmak. Bunun çok daha zor olduğu
düşünülür, ama aslında fiyat rekabeti yapıp kazanmaktan çok daha kolay
bir stratejidir.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?