YAVUZ ALTOP,
Kayseri'nin çıkardığı önemli girişimcilerden. Yıllardır "Türkiye'nin
yatakçısı" olarak bilinen Yataş'ın kurucusu. "Çocuğum gibi" dediği Yataş
konusunda ise son derece hassas. Bu nedenle kendi deyimiyle "zor olanı
yapmaktan çekinmeyerek" şirket içinde önemli bir dönüşüm başlattı.
Şirket, ikinci, üçüncü nesillere de ulaşsın diye kurumsallaşma kararı
aldı. Koltuğunu CEO'ya devretti. Değişim sürecinde bununla da yetinmedi.
Şirketi yatak üreticisi kimliğinden sıyırıp perakendeciliğe odakladı.
Altop, tüm bu süreçte zorlandığını gizlemiyor. Ama bugünkü sonuçlardan
ve Yataş'ın yeni imajından da oldukça memnun. Yataş Yönetim Kurulu
Başkanı Yavuz Altop, 2 yıllık radikal dönüşüm sürecini anlattı.
Capital: Yataş sektörün en köklü kuruluşlarından. 1976'da
kuzenlerinizle birlikte kurdunuz, bugünlere getirdiniz. Nasıl yollardan
geçtiniz?
- Biz Kayseriliyiz. Bilirsiniz, Kayseri insanı ticaretteki başarısıyla
ünlüdür. Ben ABD'de 9 yıl tahsil yaptım. Öğretim üyesi olarak kalmayı
planlarken arkadaşlarım "Kayserili ilim yapmaz, ticaret yapar. Sen kendi
işini kur" dedi. Öyle de yaptım. Kuzenlerimizle birlikte 1976'da
Yataş'ı kurduk. Ama en baştan beri hep farklıydık. İlklere imza attık.
İlk başladığımızda üretime, kaliteye ve farklılığa değer verdik. Çünkü,
1975-1976'da "kalitenin" adı bile bilinmiyordu. Sektörde ilk kez
kaliteyi vurgulayan ve ürettiği ürüne kalite belgesi veren şirket
Yataş'tır. Bu, o dönem için korkunç bir yenilikti. Mağaza duvarlarında
"Kasaya giren para iade olunmaz" uyarıları asılı olurdu. 19901ı yıllara
kadar bu uyarılar her mağazada vardı. Biz, müşteriye "Memnun olmadığında
hiçbir mazeret belirtmeden malımızı geri getirebilirsin" dedik. Bunu
1983'te başlattık.
Capital: O zamanlarda nelere odaklanıyordunuz?
- O yıllarda üretici sayısı azdı. Az üretici içinde, kaliteli ürün
yapmanız, pazarda istediğiniz noktaya gelmeniz daha kolaydı. Ama 19901ı
yıllardan sonra rekabet arttı. Çok sayıda üretici çalışmaya başladı. Bu
kadar üretici içinde farklılığı nasıl yaratacaksınız? Birincisi
kaliteyle, ikincisi hizmetinizle sağlayacaksınız. Perakendeciliği
geliştirme lüzumunu işte o zaman duyduk. O zamana kadar sektörümüzde
dayanıklı tüketim malzemeleri satan mağazalar bizden birkaç tane yatak
alıyor ve bir köşede tutuyordu. Şayet müşteriye satarsa ana firmaya
telefon edip sipariş veriyordu. Biz bu tarz pazarlamanın şirketimizin
gelişmesinin önünde büyük bir engel olduğunu gördük. Sadece ve sadece ev
mamulleri satan mağazaları ilk biz açtık. Yıl 1992 veya 1993'tü. İlk
denememizde Ankara'da 4-5 yerde kendi mağazamızı açtık. Arkasından
İstanbul'da başladık. Böylece bayilik sistemi ve perakendeciliğe doğru
bir giriş yaptık. Bizden sonra gelen şirketler, bizim yolumuzu izledi.
Mobilya satan şirketler daha büyük mağazalar açtı. Sonuçta mobilya için
daha büyük alanlar gerekiyor. Biz ise yatak satıyorduk. Bir süre böyle
devam ettikten sonra fark ettik ki herkes üretiyor, herkeste kaliteli
ürün var. Bu durumda perakendeciliği üst seviyelere taşımak gerekiyordu.
Artık üretmek çok kolay. Asıl mesele satmak. Perakendecilik işte bu
yüzden çok önemli. Bugün dünyada sadece doğru perakendecilik yapan
şirketler dev adımlarla ilerliyor. Bu bakımdan biz bu konuya önem
verdik.~
Yataş'ta değişim için neler yapıldı? 1- Merkezimiz hep Kayseri'ydi, Ankara, İstanbul ve İzmir'e de bölünmüştük. Biz de İstanbul'u merkez seçtik. 2- Aile konseyi kurduk. Yönetimi profesyonellere devrettik. Birinci nesilden icranın içinde kimse yok, 3 ortak yönetimden çıktı. 3- Kurucu ortaklar olarak ismimiz kadar benimsediğimiz amblemimizi değiştirdik. 4- 1995'ten beri mobilya da üretiyorduk. Yatak kimliği çok öndeydi. Mobilyada ayrı bir marka yaratma kararı aldık ve Enza doğdu. 5- Verimliliği artırmak için bünyemizde aynı işi yapan şirketleri birleştirdik. 6- Sonra birtakım hizmetlerimiz, örneğin baza ve keçe gibi bazı basit üretimleri dışarıdan almaya başladık. 7- Son 3 yıldır kendi adımıza yeniden mağaza açıyoruz. Bayilerimizle rekabete girmeden, kontrol edebileceğimiz noktaları seçiyoruz. 8- 2011'in sonuna kadar değişim projesi 60 bin metrekarelik bir alanda uygulandı. Tüm süreç 2013'te tamamlanacak.
Capital: Son iki yıldaki dönüşüm çok radikal oldu. Nasıl adımlar attınız?
- Asıl dönüşüm 2010 yılı itibarıyla başladı. Ama aklımızda hep
perakendede büyümek vardı. Ancak, bu zor bir karar ve çok kolay
alınmıyor. 2010'da vaktin geldiğini düşündük ve dönüşüm-gelişim
projesini başlattık. Kurumsallaşma adına çok önemli bir adım attık. Aile
konseyi kurduk. Yönetimi profesyonellere devrettik. CEO'muz göreve
geldi. Şirketimizin merkezi hep Kayseri'ydi. İlerleyen yıllarda Ankara,
İstanbul ve İzmir'e de bölünmüştük. Bu durum yönetimde birliği ve
beraberliği zorlaştırıyordu. Yönetimde birliği sağlama uğruna İstanbul'u
merkez seçtik. Yönetimle ilgili kararlar tek merkezden alınmaya
başlandı. En önemli aşama buydu. Sonra birtakım hizmetleri dışarıdan
almaya başladık. Basit üretimlerimizi, mesela baza, keçe üretimini
outsource ettik. Bunları söylemek kolay ama yapması zor. Çünkü aynı
kaliteyi korumak zorundaydık. Bu konuda titiz davrandık. Bir de tabii
şirket birleşmeleri var. Suntaş'ın üretim tesislerini Yataş'a devrettik.
İstanbul Pazarlama'yı Yataş A.Ş. ile birleştirdik. Bir başka önemli
adım da sermaye artırımıydı. 2011'in ilk 6 ayında Türk ekonomisinde pek
sermaye artışı göremezsiniz. Çünkü piyasa şartları çok uygun değildi.
Biz ikinci yarıda gerekli müsaadeleri aldıktan sonra yüzde 150 sermaye
artışına karar verdik ve başarıyla uyguladık. Bu, ortaklar olarak
gösterdiğimiz bir cesaret ve markamıza güvendi. Yatırımcıya da güven
verdik.
Capital: Peki neden değişmek istediniz?
- Ben bu şirketi kuzenlerimle birlikte 36 yıl önce kurdum. Bugünlere
gelebilmek için çok çalıştık, çok yorulduk. İlk kurduğumuz yıllarda
kızım ABD'de yeni doğmuştu. O kadar yoğundum ki kızımın doğumunda
bulunamadım. Böyle çalıştık yani... İşte tüm değişimleri de bunca emek
verdiğimiz Yataş, ikinci ve üçüncü kuşaklarda da ayakta kalsın diye
yaptık. Yıllar boyunca her yurtdışı seyahatimde aile şirketleriyle
ilgili seminerleri takip ettim. İkinci, üçüncü kuşaklarda şirketlerin
nasıl parçalandığını öğrendim. Bunu yaşamamak için tek çare
kurumsallaşmaktı. Biz de onu yaptık. Ama tabii ki kolay olmadı.~
YATAŞ'IN 3 SIRRI İMAJIN ÖNEMİ
İlk defa gördüğümüz bir insanla ilgili önce kılık kıyafetine bakarak
kanaat veririz. İnsanlar görüntüleriyle karşılanır, akıllarıyla
uğurlanır. Bir müşteri mağazaya girdiği zaman önce mağazanın
konseptinden etkilenmeli. Sonra işin teferruatına eğilmeli. Türkler
biraz kararsız insanlar. Hem çok seçenek görmek isteriz hem yanımızda
birilerini götürürüz. İşte büyük metrekareli konseptler buna yönelik.
Alımı kolaylaştıran bir sergileme tarzı var. Bu, perakendecilikte önemli
bir unsur. ŞEFFAFLIK
Ortaklarınıza, müşterilerinize, tüm paydaşlarınıza hesap verebilmek,
şeffaf olmak son derece önemli. 1990'lı yıllarda Kayseri'de banka
müdürleri kredi vermek için sık sık ziyaretimize gelirdi. İçlerinden
biri bana dedi ki "Kendinizi çok başarılı addediyorsunuz ama benim
nazarımda çok başarılı değilsiniz. Şimdiye kadar kendi sermayenizle
büyümüşsünüz. Bu çok kolay. Başkasının parasını kredi kullanarak
kazanmayı hiç denememişsiniz. Bu yapabilirseniz sizi başarılı bulurum."
Açıkçası çok şaşırdım. Zaten kurumsallaşma fikri hep aklımızdaydı. Onun
da etkisiyle 1996'da halka açıldık. BİLGİNİN DEĞERİ
İşe aldığım arkadaşlara şöyle derim: Bildikleriniz sizin kârınız. Hiçbir
zaman bilmediklerinizi biliyormuş havasına girmeyeceksiniz.
Bilmediğinizi söylemekten çekinmeyeceksiniz. "Biliyorum" diyene ne kadar
puan veriyorsam, "Bilmiyorum" diyene de aynı puanı veriyorum. Bunları
ABD'deki tecrübelerimle edindim. Bilmediklerimizi beraber çözmeye
çalışacağız, birlikte bir bileni bulacağız. Burası bir kütüphane
gibidir. En büyük tehlike, bilmediğimiz konuları biliyormuşuz gibi
gösterip zaman harcamamızdır.
Capital: En çok hangi adımda zorlandınız?
- Açıkçası en çok zorlandığımız konu, Yataş ambleminin değişimiydi.
Yataş'ın kuruluştan itibaren bir amblemi vardı. Kurucu ortaklar olarak
bu amblemi ismimiz kadar benimsemiştik. Aramızdaki gençler, kızımız,
oğlumuz, yeğenlerimiz amblemi değiştirmeyi istediklerini söyledi. Başta
ben ve diğer ortaklar, manevi anlamda buna karşı çıktık. Bir de bu
durumun getirdiği mali külfetler vardı. Bu amblemi değiştirdiğinizde tüm
bayilerinizde, her yerde, her şey değişecekti. Neticede kurucu ortaklar
olarak bizler mağlup olduk. Yönetim galip geldi. Ama sonunda bu
değişimden biz de mutlu olduk.
Capital: Değişim süreci ne kadara mal oldu?
- 2011 yılında Yataş Bedding'ler ve Enza Home'ların projeleri ile bayi
desteklerine 10,5 milyon TL harcandı. Daha da devam edecek. Bayilere
desteğimiz sürecek. Mesela mağazanın büyüklüğüne göre kiranın yüzde
50'sini destek olarak vereceğiz. Dekorasyonlarına belli oranda yardım
edeceğiz.
Capital: Profesyonel yönetime geçerken bir patron olarak neler yaşadınız? Alışmak zor oldu mu?
- Kurumsal olma fikri sadece dönüşüm sürecinde aklımıza gelmiş bir unsur
değil. 1996'da sektörün halka açılan ilk şirketi olduk. O yıllarda
fuarları takip için sık sık yurtdışına gidiyordum. ABD'deki fuarlarda
aile şirketlerinin devamlılığı nasıl sağlanır konulu seminerlere
katılıyorduk. Çünkü şirketi kurması kolay. Zor olan kurduğun şirketin
devamlılığını sağlamak. Devamlılık nasıl sağlanır? Kurumsal olursanız
sağlanır. Biz sektöre girdiğimizde dev bir şirket vardı. Süngeri onlar
başlattı. Belli bir süre sonra ortakların çocukları devreye girdi.
Koskoca dev ortadan kalktı. Günün birinde bu işler Yataş'ın da başına
gelebilir... ~
Nihayet 4-5 kurucu ortak bir aradasınız, aynı yaşlardasınız.
İmkansızlıklar bir yerde sizi birleştiriyor ve sırt sırta veriyorsunuz.
Babadan anneden bir şey almadık. Yataş'ı kendimiz kurduk. Çocuklarımız
bizim kadar toleransa sahip değil. Biz kurucu ortaklar masa etrafında
tartışırız ama masadan kalktığımız zaman kol kola yemeğe gideriz. İkinci
nesil bunu daha zor yapar. Üçüncü nesilde aile şirketlerinin devam etme
şartları daha da zorlaşıyor. Bütün bunları görerek kurumsallaşmak için
halka açılmamız gerektiğini düşündüm.
STRATEJİK KARARLAR NASIL ALINDI?
NEDEN MOBİLYAYA GİRDİK?
Yatak bizi biz yapan ürünümüz. Ama yatağın bir mahsuru var;
buzdolabından bile dayanıklı çıkıyor. 10 yılda buzdolabı değiştiren
tüketici 20 yılda yatağını değiştirmiyor. Sadece Yataş ile istediğimiz
ciro büyüklüğünü sağlamak mümkün değil. Birinci etken bu. İkincisi,
Türkiye'de en fazla talep edilecek ürün mobilya. 8 milyar dolarlık bir
pazar. Bu pazardan mutlaka pay almamız lazım. Bunun için yatağın
üretimini küçültmeden diğer ürünlerimizin satış cirosunu büyütmeliyiz.
Ciroyu katlayacak ürün mobilyadır.
ENZA NASIL DOĞDU?
Perakendeciliğin önemini anlayınca bunu etkin olarak nasıl yapmak
gerekir suali akla geliyor. Değişim döneminde en çok tartıştığımız konu,
mobilyadaki ağırlığımızı nasıl hissettirebileceğimizdi. Çünkü Yataş
denince akla yatak geliyor. Ama Yataş 1995'ten sonra mobilya da üretmeye
başladı. Bunu yeterince vurgulayamadığımızı gördük.
Aramızda tartışmaya başladık. "Mobilyadaki ağırlığımızı ortaya koymak
için Yataş olarak mı devam edelim, başka bir markayla mı ilerleyelim"
dedik. Neticede Enza'ya karar verdik. BAYİLERLE İLİŞKİLER
Son 3 yıldır kendi adımıza yeniden mağaza açma lüzumunu hissettik. Çünkü
yeni bir konsepte geçiyoruz. Bayilerimizle rekabete girmeden, kontrol
edebileceğimiz noktalarda kendi adımıza mağazalar açtık. Bunların büyük
bir bölümü AVM'lerde. Ama AVM'ler çok pahalı. Böyle olunca bayinizin
gücü yetmiyor. Bu tip yerlerde kira katkısında bulunuyoruz. Çoğunluğunu
da kendimiz açıyoruz. Kendi adımıza 20 mağazamız oldu. Değişimi
istemeyen bayilerimize ise süre tanıdık. İlk değişim Adana'da başladı.
Diğerleri Adana'nın satışlarını izledi. Değişimden sonra müşteri
kalitesi de satış miktarları da yükseldi. Demek ki doğru konsept
seçmişiz.
Kaç mağaza dönüştü? Capital: Şu anda kadar kaç mağaza dönüştü? Değişim ne zaman tamamlanacak?
- 2011 'in sonuna kadar değişim projesi 60 bin metrekarelik bir alanda
uygulandı. Mart sonunda Yataş Bedding sayısı 270'e ulaştı. Değişim Nisan
2010'da başladı. İki yıl dolduğunda yeni konsepte göre 100 bin
metrekaremiz olacak. 100 bin rakamı yüzde 60'lık dönüşümün tamamlanması
demek. Tüm süreç 2013'te tamamlanacak. 10 bin metrekare de yurtdışında
kazandık. Almanya'da 7 mağazaya ulaştık. Kuzey Irak'ta dördüncü mağazayı
yakında açıyoruz. İran'da 14'üncü mağaza yapım safhasında. İhracatta
açılımlarımız devam ediyor.
Capital: Ciro hedefleriniz nasıl? 2011 nasıldı, 2012 ne olacak?
- Yeni yönetimimiz ciro hedeflerini yüksek tuttu. 2011 için 280 milyon
TL'lik bir hedef kondu. Organizasyon içinde herkesi motive etmek için
hedefi büyük tutmanız lazım. 280 milyon TL gibi bir rakama bu değişim
süreçleri içinde ulaşmak mümkün değildi. Bu nedenle 2011 ciromuz hedefin
altında oldu. 2010 yılındaki ciroya nazaran yüzde 30 arttı. 2012 biraz
farklı. Türkiye'nin büyüme hedefi yüzde 4. Global ekonomide hassas
dengeler devam ediyor. Bu nedenle biz 2012 büyümemizi yüzde 15 olarak
belirledik. Üç ayda bir değerlendirerek gerektiğinde revize yapacağız.
Büyümemizin 2012'de devam edeceğini düşünüyoruz.~
Capital: Önünüze çıkan zorlukları nasıl aştınız?
- Uzlaşı çok önemli. Mesela böyle bir kurumsallığa geçince genel müdüre
ve CEO'ya müdahale ancak belli seviyelerde kalmalı. Onların altındaki
ekibe talimat vermeniz doğru değildir. Ama bizim eski alışkanlıklarımız
var. Ben fabrikaları dolaşırken gördüğüm hataları ustalara,
direktörlerle söylüyordum. Genel müdür bunları kendisine söylememi ve
onun kanalından düzeltmemizi istedi. Ama ben kendimi tutamıyordum. Bizim
eski alışkanlığımızı bırakıp sadece CEO ve genel müdür seviyesinde
görüş belirtmemiz zaman alıyor. Ya siz devam edeceksiniz ya da
güvendiğiniz kişiler sürdürecek. Kurumsallık kolay kabul edilebilecek
bir husus değil. Patronlarla profesyonel yöneticiler arasındaki
paralelliğin çok net olması gerekiyor.
Capital: Şu anda Yataş'ta aile üyelerinin rolü ne?
- Bizde birinci nesilden icranın içinde kimse yok. Üç ortağımız tamamen
yönetimden ayrılmış durumda. İki kardeşim ve yönetim kurulu başkanımız
Yılmaz Öztaşkın yönetimden ayrıldı. Yılmaz Bey şeref başkanımız olarak
istediği zaman gelip gidiyor. Kurucu ortaklardan sadece ben varım.
İkinci nesilden bir tek benim oğlum icranın içinde.
Capital: Aile dönemi ile CEO sonrası dönemi kıyasladığınızda nasıl bir tablo ortaya çıkıyor?
- Benim CEO'luk, genel müdürlük yaptığım dönemde Yataş'ın hacmi küçüktü.
Yönetmesi çok kolaydı. Bizim dönemimizde kurucu ortaklar olarak yan
yana geldiğimizde kararları çok süratli alırdık. Kurumsal olunca belli
prosedürlere uymanız gerekiyor ve süreç uzuyor. Ama kurucu ortaklar her
zaman işin başında kalamayacağına göre insanların belli yaşlarda
ayrılmaları doğal süreçtir. Arkadan geleceklerin de işin özelliklerini
öğrenerek yukarılara çıkması gerekiyor.
Capital: Peki duygusal olarak işleri CEO'ya devretme sürecinde sizi en çok ne endişelendirdi?
- Başlangıçta bütün yetkileri veriyorsunuz ve pasif kalıyorsunuz.
Yıllarca aktif olmuş kurucu ortakların pasifleşmesi, manevi olarak
kabulü zor bir durum. İkincisi, profesyonel olanlar sizin kadar işin
sıfır noktasından gelen kişiler değil. Yöneticilik özellikleri var.
Sizin iş kolunuza ne derece intibak edeceklerini görmek için zaman
vermeniz lazım. Bu konularda ister istemez tereddüt yaşıyorsunuz.
Capital: Yataş'ın değişim sürecinde neler yaşadığını anlattınız. Peki sizde neler değişti?
- Kurumsallığı biraz daha fazla öğrendim. Alışkanlıklarım değişti.
Nereye, ne kadar karışmamız, nerede durmamız gerektiğini öğrendik.
Kurumsallıktan önce teferruatlar dahil her şeyle meşgul oluyorduk.
Kurumsallıkta şirketin vizyonunu, misyonunu ve geleceğini
düşünebiliyoruz.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?