Sorun krize dönüşür mu?

Yabancı ekonomi kaynakları,büyümenin Türk ekonomisinde aşırı ısınmaya işaret ettiğini belirtiyor.

1.08.2011 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Sorun krize dönüşür mu?

Türkiye bu yılın ilk çeyreğinde bir rekor kırarak yüzde 11 oranında büyüdü.  İş dünyasının aklına ise "Bu büyüme sağlıklı mı, sürdürülebilecek mi" sorusu düştü. Yabancı ekonomi kaynakları, bu büyümenin Türk ekonomisinde aşırı ısınmaya işaret ettiğini belirtiyor. Gerçek şu ki büyümenin bugünkü yapısı cari açığın hızla gelişmesine yol açıyor. Cari açığın nereye kadar taşınabileceği de iş çevreleri için ciddi bir soru.... Garanti Bankası Ekonomik Araştırmalar Müdürü ALİ İHSAN GELBERİ, tüm bu sorulara yanıt veriyor, cari açığın yarattığı riskleri ve büyüme hızına ilişkin öngörülerini anlatıyor.

1-Türkiye ilk çeyrekte yüzde 11 büyüme açıkladı. Bu büyüme sürdürülebilir mi?
- Yüzde 11'lik büyümenin analizinde, iç talebin gerçekten tarihi seviyede yüksek olduğunu görüyoruz. Yüzde 16,5 iç talep artışı var. İthalat ile ihracatın arasındaki farktan oluşan dış talep ise tarihi seviyede düşük; büyümeye eksi yüzde 5,5'lik bir negatif katkısı var. Bu, sürdürülebilir bir büyüme değil. Türkiye'nin geçmişte uzun vadeli büyüme ortalamaları yüzde 4,5 seviyelerindedir. Bu ortalama reel faizlerdeki kalıcı düşüş ve son 2-3 yıl yatırım artışlarıyla büyüme yüzde 5,5'a kadar yükselebilir hale geldi. Bunun üstündeki büyümeler, sürdürülebilir değildir.

2- İkinci çeyrekte büyüme öngörünüz nedir? Yıl sonunda büyüme hızı ne düzeyde olacak?
- İkinci çeyrekte birinci çeyreğe göre bir yavaşlama var ama bu ciddi bir yavaşlama değil. İkinci çeyrekte büyümeyi yüzde 7-7,5 gibi tahmin ediyoruz. Bu da yüksek bir büyüme rakamıdır. Hissettiğimiz kadarıyla 3. çeyrekte de iç talepte bir azalma yok. Dış talep tarafındaysa durum çok iyi değil. Avrupa'daki kriz, bu ülkelerin büyüme oranlarını aşağı çekebilir ve bu da dış talebin büyümeye katkısının daha negatif olmasına neden olabilir. Ancak sonuçta büyüme oranı, bir süre daha Türkiye ortalamasının üzerindeki rakamlarda devam edecek gibi görünüyor. Hükümet tarafından söylenen önlemlerin alınacağı varsayımıyla 2011 yılı yüzde 6,5-7 arasındaki büyümeyle kapanır diye düşünüyorum. Büyümenin ana kaynağı iç talep, burada tüketimin yanında yatırımların da olumlu etkisi görülüyor.

3- İç talep artışında yatırımların etkili olması sağlıklı bir gelişme değil mi?
- Evet, yatırımın iç talepteki oranı ne kadar yüksekse o kadar sağlıklı demektir. Bu yılın ilk çeyreğinde yatırımların iç talep içindeki payı yüzde 34 düzeyindeydi. 2010 yılı son çeyreğinde de bu katkı yüzde 42 olarak gerçekleşmişti.

4- İç talepteki artış ne zaman durulur?
- Şirketler bugün maliyetleri arttığı halde bunu fiyatlara yansıtmıyor. Kendi kâr marjlarını daraltıyor, sürümden kazanıyorlar. Büyüme ve onu doğuran iç talep, çoğu şirketin düşük kâr marjlarıyla üretimlerini sürdürebilmesini sağlıyor. Büyümenin azalmasıyla fiyatları artıracaklar ve enflasyon yükselecek.

5- Türkiye için ideal büyüme modeli nedir?
- Yıllık yüzde 7-8 büyümeyi, yüzde 3 cari açıkla sağlayabildiğimiz zaman bu istikrarlı ve yüksek büyüme olur.

6- İdeal büyüme modeline geçmek için ne yapılmalı?
- Kısa vadede istikrarlı büyümeye geçmenin çözümü yok. Köklü değişim için çok yapısal tedbirlerin alınması gerekir. Türkiye'nin rekabet gücünü artıracak daha mikro önlemler alınması lazım. Bu önlemleri de bugün uygulamaya soksanız, 4-5 yıl sonra ancak sonuç alınır. Bakan Zafer Çağlayan'ın açıkladığı program asıl yapılması gerekenleri ortaya koyuyor. Ama bunları uygulamaya koymak çok da kolay değil. İş dünyası bayram yaparken birinin çıkıp "Artık bitti" demesi gerekiyor. Her hükümet büyüme aşığıdır. Bu önlemler için toplumdan da destek gelmesi gerekir.~

7- Büyümenin önündeki en önemli tehdit ne?
- Şu anda en önemli tehlike cari açık. Türkiye tarihinde bu kadar yüksek cari açığı sürdürmedi. En son 2008 krizinden önce cari açık yüzde 7'lere kadar gelmişti, krizle birlikte geri döndü. Aslında 90'lı yıllarda cari açığın yüzde 3'ün üzerine çıkması tehlike olarak görülürdü. 2001'den sonra bu sınır yüzde 5'e çıktı. Giderek limit artıyor. Bugün yüzde 8-9'lara doğru gidiyoruz. Bu cari açık nerelere kadar gidebilir, söylemek kolay değil. Şu an dünyadaki konjoktür bizim için bir avantaj. ABD'nin gevşek para politikaları devam ederse cari açığımız yüzde 11-12'lere kadar yükselebilir. Ama bu açığı taşıyabileceğimiz nokta, FED'in faiz artırımına başladığı noktadır.

8- Cari açık sorunu için ne gibi önlemler alınmalı?
-Uzun vadeli çözümlere bakılmalı. Türkiye olarak rekabet gücümüz zayıf. Bu rekabet gücünü ilk olarak değerli TL etkiliyor. Daha makro yapısal önlemler almamız lazım, vergi reformu yapılmalı. Daha yüksek oranda doğrudan vergi almanın yolunu bulmamız gerekiyor. Kayıt dışı ekonominin üstüne gidilmesi gerekiyor. Türkiye'nin en büyük şansızlığı, rekabet ettiği Çin ve Hindistan'ın çok hızlı bir rekabet gücü kazanıyor olması. Ama şunu da açıkça söyleyebilirim: İleride cari açık düzeltmelerinde en büyük tehlike, borç krizi ya da bankacılık krizine dönüşmesidir. Ben bu sefer hiçbir şekilde bir düzeltmenin, borç ya da bankacılık krizine dönüşeceğini düşünmüyorum. Çünkü bankacılık sistemimiz gerçekten sağlam ve kamu borç stoğu düşük gidiyor. Cari açıkta düzeltme olursa ekonomi negatife dönecek, enflasyon artacak, cari açık düşecek. Ama biz yeniden yolumuza devam edeceğiz.

9- Türkiye ekonomisi aşırı mı ısınıyor, ne dersiniz?
- Aşırı ısınma var ya da yok tartışmaları bence çok anlamsız. Bu kadar yüksek bir cari açığınız varsa ekonomide bir ısınma vardır. Aşırı ısınma yok diyorsanız, bu daha tehlikelidir. Çünkü bir de aşırı ısındığında cari açık çok daha yüksek rakamlara gelecek demektir. Oysa mevcut cari açığı uzun vadede sürdüremeyiz.

10-Euro Bölgesi'ndeki sıkıntı, Türkiye'nin büyüme planlarını nasıl değiştirir?
- Şu anda Avrupa'da sıkıntı var ama bölgesel. Avrupa'da Almanya gibi sağlıklı büyüyen ülkeler de bulunuyor. Yunanistan, Portekiz gibi sorunlu ülkelerde de genelde bankacılık ve borç krizi var. İtalya için de yansıtıldığı kadar ciddi bir sorun olduğunu düşünmüyorum. Spekülatif çıkışlar yapılıyor, İtalya'nın borç oranı yıllardır yüzde 110'dadır. Avrupa'daki bu sıkıntılar, büyüme planlarımızı çok ciddi anlamda değiştirmez. Dış talepten gelen negatif yüzde 5'lik katkı biraz daha artabilir. Aslında son 2-3 yılda Euro bölgesine olan ihracat düştü, toplam içindeki payı yüzde 65'ten yüzde 40'lara geldi. Türkiye'nin daha sağlıklı büyümesi için Avrupa ekonomisinin de büyümesi gerekiyor ki ihracat pazarlarımızı koruyalım. Geçen yıl dış talepte negatif etki yüzde 5'lere çıktığında biz 'Bu son nokta olur, daha yükselmez' demiştik. Ancak bu orandan aşağı dönmedi, yüzde 5'lerde ve yükselme eğilimi devam ediyor.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz