Türkiye'nin en önemli holdinglerinin kaptan köşkünde, etkin sivil toplum
kuruluşlarının başkanlığında kadın egemenliğinin arttığı dikkat
çekiyor. Tabii bu başarılı pozisyonlara gelmek, bu gücü elde etmek kolay
değil. Listedeki güçlü isimleri bugüne taşıyan şüphesiz aldıkları doğru
kararlar. Ancak söz konusu kadın yöneticiler olunca, kararlar sadece iş
dünyasıyla sınırlı kalmıyor. Aile hayatı- iş dengesini kurmak da hayati
önem kazanıyor. "Ailem mi, işim mi?" sorusuna verilen cevap, kadın
yöneticiler için kritik. Pek çoğu bir an için, Emine Sabancı Kamışlı
gibi, çocukları ile kariyerleri arasında seçim yapmak zorunda
kalabiliyor. Demet Sabancı Çetindoğan'ın da yaptığı gibi eşleriyle ayrı
bir şirket kurma yoluna gidebiliyorlar. Ya da iş hayatında yükselmek
adına Meral Eredenk'in de ifade ettiği gibi, "özel hayatlarından ödün
vermeyi" tercih edebiliyorlar. Serra Akçaoğlu'nun da yaşadığı gibi
yurtdışı görevleri kabul ederken ailelerin desteğine daha çok ihtiyaç
duyuyorlar. Görev aldıkları holdinglerde tecrübe kazanmak adına farklı
alanlarda, farklı ülkelerde çalışmayı seçebiliyorlar. Ancak "Türkiye'nin
En Güçlü 30 İş Kadını" listesini de bu kiritik dönemeçleri başarıyla
geçen isimler oluşturuyor. Türkiye'nin ekonomisine yön veren bu 30 güçlü
isim kendilerini bugüne taşıyan iş ve özel hayatla ilgili kararlarını
anlatıyor: Gücün merkezindeki 30 kadını görmek için görsele tıklayın
"SAHAYA İNME İLKEM DOĞRUYDU"
Türkiye'nin en büyük özel bankalarından birini yöneten Akbank Yönetim
Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer, ülkenin en güçlü 3'üncü kadını...
120 milyar TL'lik konsolide aktif büyüklüğe taşıdığı Akbank'ta
yakaladığı başarıyı, 2001 krizi sonrası ekibiyle gerçekleştirdiği
yeniden yapılanma kararına bağlıyor. Dinçer, kariyerinde önemli bir
dönemeç olduğuna inandığı bu kararını şöyle anlatıyor: "2001 krizi
sonrası biliyorduk ki artık bankacılık yeni bir ortama giriyordu,
hazırlıklı olmalıydık. 'Yeni Ufuklar Projesi' adını verdiğimiz yeniden
yapılanmayla, şubeden genel müdürlüğe, tamamen müşteri temelli bir
organizasyona geçtik. Sıfırdan bir bina inşa etmek yerine mevcut binayı
tekrar yapılandırmak ne kadar zorsa biz de muhtelif zorluklarla
karşılaştık. En önemlisi, iş yapış alışkanlıklarını değiştirmekti. Bu
süreçte benimsediğim sahaya, şubelere yakın olma ve sık ziyaret
gerçekleştirme ilkesinin doğru kararları almamda çok büyük katkısı oldu.
O dönemde yönetim kurulunda murahhas üye olarak görev yapıyordum. Bugün
baktığımda bu süreci doğru yönettiğimizi düşünüyorum. O günkü
kararlılığım ve azmimin bugün meyvesini verdiği inancındayım. Müşteri
ilişkileri yönetimi ve teknoloji altyapısının güçlü olmasına verdiğim
önceliğin de bankadaki konumum açısından büyük önem taşıdığına
inanıyorum. Bankamıza yön verme anlamında çok yararını gördüğümüz Akbank
Uluslararası Danışma Kurulu'nun oluşturulması da kariyerimde önemli bir
karar oldu."~ Gücün merkezindeki 30 iş kadını tablosunun devamı için görsele tıklayın
"ASIL TECRÜBEYİ PINAR'DA KAZANDIM"
2,6 milyar lira ciroya sahip Yaşar Holding'in kaptan koltuğunda oturan
İdil Yiğitbaşı, bugünkü gücünün kaynağını yıllar içinde grup bünyesinde
edindiği tecrübeler olarak görüyor. 22 şirket ve 6 bin çalışanı olan dev
grubun başkanlığını yürüten Yiğitbaşı için özellikle gıda alanında
Pınar'da çalıştığı yıllar çok önemli. Holdingi, yönetiminde istikrarlı
bir büyüme yoluna sokan Yiğitbaşı, kendisini 20 yıl sonra başkanlığa
taşıyan süreci aktarıyor: "1990 yılında işletme yüksek lisansı derecemi
Indiana Üniversitesi'nde tamamladıktan sonra Yaşar Holding Mali İşler
Koordinatörlüğü'ne bağlı sistem ve mali analiz koordinatör yardımcısı
olarak göreve başladım. Stratejik planlama sürecini geliştirme projeleri
ve bilgi sistemleri projesinde görev üstlendim. 1995 yılında holding
merkezinde destek fonksiyonlarda görev alırken, operasyonel tecrübemi
artırmak amacıyla gıda grubumuzda görev alma isteğimi icra başkanımız
ile paylaştım. Bu isteğim olumlu karşılandı. Böylece icrada, grup
yönetiminde daha aktif rol alma şansım oldu. Bu deneyim, marka ve
pazarlama konusunda çalışmak bana çok şey kazandırdı. Tüketici ve
müşteriye daha yakın oldum. Operasyonda daha fazla tecrübe kazandım.
Bana koçluk yapan profesyonel yöneticilerin kişisel ve yönetsel
gelişimime çok katkısı oldu. Pınar'da çalıştığım yılların bana ciddi
artıları olduğunu düşünüyorum. O yıllarda edindiğim operasyonel
tecrübelerin önemini şimdi daha iyi anlıyorum."
"FARKLI ALANLAR BENİ LİDER YAPTI"
18 ülke ve 6 binin üstünde çalışana sahip PepsiCo Asya Pasifik Bölgesi
Yöneticisi Ümran Beba, bugün kendisini bu üst pozisyona taşıyan önemli
kararları 'değişime açık olmak' olarak özetliyor. "Değişik
fonksiyonlarda görev yapmayı kabul ederek sadece pazarlama uzmanı
olmaktan çıkmam, insan kaynakları ve satış gibi alanlarda tecrübe
kazanmam beni bugünkü pozisyonuma hazırladı" diyen Beba, kariyerindeki
kritik kararları şu sözlerle aktarıyor: "1996'da, 10 yıllık pazarlama
geçmişimi takiben insan kaynakları direktörü pozisyonuna geçmem
önerildi. Sadece bir gece düşünüp 'evet' dedim. Çünkü doğru bir karardı.
Yeni bir tecrübe, yeni bir bakış açısı ve organizasyon başarısı için
kültür değişimi projelerini yönetme heyecanı sunuyordu. Aslında genel
müdürlük ve sonrası bölge başkanlığı görevlerinde işinizin yüzde 50'si
insan kaynağı yönetiminden geçiyor. Bu açıdan çok doğru karardı.
Ardından satış bölümüne geçmek de önemli bir değişiklikti. 1999 yılı
depremi sonrası benim hem satış hem pazarlamadan sorumlu olmam önerildi.
Bu özel dönemde ekibi motive etmek ve sonuç almak çok özel bir
tecrübeydi. Bu tecrübelere sahip liderler, işin bütününü yönetmek
açısından çok iyi artılar kazanıyor.
Sonrasında farklı ülkeleri ve farklı kültürlerden liderleri yönetmek
ayrıca önemli bir tecrübeydi. Ben şuna inanıyorum: Yaptığınız işi
seveceksiniz... Geniş bakış açısı oluşturacaksınız. İnsanlarla başarı
yakalayacak ve geleceğin liderlerini yetiştireceksiniz. Bunları yaparken
geride bırakacağınız bir amaç olacak."
"FARKLILIK ARAYIŞIYLA İŞ KURDUM"
Aile ile iş hayatı arasındaki dengede başarıyı yakalayan isimlerden biri
de Demsa Group Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve MediaSa Yönetim
Kurulu Başkanı Demet Sabancı Çetindoğan... Son olarak gayrimenkul ve
turizme de adım atma kararı alan Çetindoğan'ı bugün en güçlü kadınlar
listesinde üst sıralara taşıyan Sabancı Holding'ten ayrılarak eşi ile
kendi işini kurmak oldu. Çetindoğan, "En kritik kararım, eşimle ortak
olduğumuz Demsa Group adlı şirketimizi kurmak oldu. Bu kararı aldığımda,
uzun yıllardır Sabancı Holding bünyesindeki tekstil fabrikasında
çalışıyordum.~
Ancak artık farklı konularda iş hayatında bulunmak istediğimi fark
ettim" diyor. Bu istekle Çetindoğan, aldığı eğitimi ve edindiği
tecrübeleri kullanarak iş dünyasına atılma zamanı geldiğine inandığını
belirtiyor: "Demsa Group ile Türkiye'deki perakende sektörüne uygun,
Türk tüketicisine yakın ve büyüyebilecek markalar seçtik. Emin adımlarla
doğru kararlar ve stratejilerle ilerlediğimizi düşünüyorum. Perakende,
moda, tekstil derken Fashion TV ile medya sektörüne de girdik. Ardından
sağlık sektörüne Onkim ile adım atma kararı aldık. Aslına bakarsanız
hayatta edindiğiniz tecrübelerle, aldığınız doğru kararlarla
kariyerinizi belirleyebiliyorsunuz. Doğru kararım kariyerimde bugünkü
durumuma gelmemi sağladı. Zaman zaman ne kadar doğru bir karar aldığımı
düşünürüm. Yaş ve tecrübe kriterlerine bakınca doğru zamanda bu kararı
aldığımı düşünüyorum."
"HER ŞEYİ BIRAKIP LONDRA'YA GİTTİM"
Bankacılık alanının en güçlü yöneticilerinden biri görülen Serra
Akçaoğlu için ise hayatındaki en zor karar, kısa bir süre için olduğunu
bilse de Türkiye'yi ailesini ve iş arkadaşlarını bırakıp yepyeni bir
göreve, hayata gitme kararı oldu. 2009 yılında Citibank'ın Ülke
Başkanlığı'na getirilen ilk Türk yönetici olarak global başarısını
ortaya koyan Akçaoğlu, "dönüm noktası" için şunları söylüyor: "Sanıyorum
kariyerimde önemli rol oynayan kilometre taşı, Londra'da bölge
yöneticiliği yaptığım dönem oldu. 50 ülkenin dış ticaret aktiviteleri
bana bağlıydı. Ayrıca 15 farklı milletten oluşan bir ekibi yönetiyordum.
Bu da bana değişik perspektifleri görebilme, farklı kültürlerden gelen,
farklı yaklaşımları olan insanları bir çatı altında bir araya getirme
yetisini kattı. Bu görevi almaya karar verdiğim dönemde ailemden büyük
destek aldım. Muhteşem bir annem, kardeşim ve eşim var. Annem
psikologdur. Uzmanlık alanı olduğundan kariyerimin her noktasında
'annelik' desteğinin yanında psikolojik anlamda da çok destek verdi.
Kardeşim Afa Boran, ekonomi ve bankacılık konusunda fikir lideri olma
özelliğiyle hep yanımda oldu. Eşim, sonsuz destek verdi. Onların desteği
olmasa hakikaten her şey çok zor olurdu. İngiltere'ye gideceğim zaman
eşim işi nedeniyle gelemiyordu ama 'İşin için ne gerekiyorsa yap' dedi.
Annem 'Ben geliyorum seninle' dedi, her şeyi organize etti. Eşim her
hafta sonu geldi. Yani tüm aile Serra için çalıştı. Bu çok büyük bir
şans..
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?