Enflasyonlu yıllara dönüş mü?

21.02.2023 12:02:050
Paylaş Tweet Paylaş
Enflasyonlu yıllara dönüş mü?

2022’yi geride bıraktık. Bu yılın bütün dünyada ana tartışma konusu, enflasyondu. Gerçekten de hemen bütün ülkeler, acaba 2022 için yüksek enflasyonlu yılların bir başlangıcı mı diye sormak durumunda kaldı. 2022 öyle bir yıldı ki özellikle gelişmiş ülkelerde yaklaşık 40 yıldır süren düşük enflasyon döneminin sonuna gelinmiş görünüyor. Geçen ay yazmaya başladığımız küresel enflasyon sorununu özellikle ABD üzerinden incelemeye devam ediyoruz. Dolayısıyla yazımızın ana konusu 2022 yılına baştan sona damga vuran küresel enflasyon.

GEÇEN AYKİ YAZIMIZA BU SORUYLA BAŞLAMIŞTIK. O zaman bu sorunun cevabını yüksek olasılıkla “Evet” olarak vermiş; fakat kasım sonunda yayımlanacak ekim ayı için kişisel tüketim harcamaları (KTH) enflasyonu verisinin çok önemli olacağını belirtmiştik. Kutu 1’de Amerika’da üç farklı enflasyon göstergesinin 2019’dan bu yana seyrini ekim ve kasım ayı verileri de dahil olarak bulabilirsiniz. Bunlardan ilki, bizdeki TÜFE karşılığı olan tüketici fiyatları enflasyonu. Diğer ikisi ise bizdekilerden farklı olarak kişisel tüketim harcamaları (TH) enflasyonu ile tüketici harcamaları içindeki gıda ve enerji dışındaki harcamalardan oluşan enflasyon, yani diğer bir tabirle tüketici harcamaları çekirdek enflasyonu. Önceki ay belirtmiştik, fakat bu ay yineleyelim; bu üç göstergeyi de belirtmemizin nedeni, birincisinin bizim gibi ülkelerle karşılaştırılabilecek oldukça popüler bir gösterge olması, tüketici  harcamalarına bağlı son ikisinin de FED’in faiz kararlarını verirken dikkate aldığı ana göstergeler olması. Bu ay artık resim çok daha netleşmiş durumda. Gerçekten de enflasyonda zirve net olarak görüldü. Fakat bundan sonraki ana soru, enflasyonun ne kadar çabuk düşeceği ve bir sonraki denge enflasyon değerinin yüzde kaç olacağı… Amerika merkez bankası FED’in başkanı Jerome Powell’ın son karar toplantısı sonrasındaki açıklamalardan anladığımız kadarıyla her ne kadar faiz artırımları bir müddet daha devam edecek olsa da son toplantılarda gözlemlediğimiz gibi bu artışlar, 75 baz puan olmayacak. Bunun yerine öncelikle 50 baz puanlık artışlar ve gerçekleşecek veriye göre de daha sonra 25 baz puanlık artışlar devam edecek. Fakat gerek Powell gerekse bölgesel merkez bankası başkanlarının açıklamalarından anlıyoruz ki enflasyonda gerçekleşecek yeni bir artışla her an önceki 75 baz puanlık artışlar devam edebilir. Zaten bu kararlılık ve bunun sonucu oluşan kredibilite FED’in enflasyona karşı geç ama en azından şu ana kadar başarılı bir mücadele vermesini sağladı. Bu kararlılığa olan inancın getirdiği kredibiliteyle ekonomik birimler enflasyonun uzun vadeli olarak yüzde 2,5’lik hedefe ineceğine inanıyor. Bu uzun vadeli beklentileri, uzun vadeli Amerikan hazine bonolarının seyrinden anlayabiliyoruz. Şimdi enflasyon düşüş eğilimine girmiş gibi görünüyor, fakat artık yeni ortaya çıkan soru, “Acaba enflasyon ne kadar zamanda yeni bir dengeye gelir ve bu yeni denge yüzde kaç olacak?” Bu, gerçekten de cevaplaması oldukça zor bir soru. Şu an için beklenti, FED’in 2023’ün ortalarına doğru faiz artırımını sonlandıracağı yönünde. Bu da 2023 yılında enflasyonda belirgin bir düşüş göreceğimiz anlamına geliyor. 

3 KRİTİK SORU

Yeni dengede enflasyonun yüzde kaç olacağı birçok etmene bağlı. Kanımca bu etmenlerden en önemli üçü, şu soruların cevabında gizli: Tedarik zincirleri yeniden verimli olarak işlemeye başlar mı? Amerikan ekonomisi 2023’te bir resesyon, yani ekonomik küçülme yaşar mı? Çin ile azalan ticaret yapısı, fiyatlar üzerinde bir şok yaratır mı? Önce ilk soruyu biraz açalım. 2022’de oluşan enflasyonun ardında hem arz hem talep taraflı şoklar vardı. Pandemi sonrasında ekonomiyi desteklemek için uygulanan muazzam parasal genişleme ve bir kısmı direkt nakdi  olan yardımlar, talepte oldukça büyük bir canlılık yarattı. Bu, işin talep kısmı. Normalde bu talebe arzın karşılık vermesi beklenirdi. Fakat pandeminin getirdiği tedarik zincirlerindeki aksaklık ekonominin arz kısmının artan talebe gerektiği kadar karşılık verememesine yol açtı. Eğer tedarik zincirleri yeniden verimli olarak çalışmaya başlarsa bu arz tarafında bir rahatlama yaratarak fiyatlar üzerindeki baskıyı azaltacak. Fakat bunun ne zaman gerçekleşeceği, hatta gerçekleşse bile zamanı büyük bir belirsizlik. Üstelik artan faizler, tedarik zincirlerindeki düzelme için gereken yatırımı caydırıcı bir etki gösteriyor. Öte yandan Amerikan ekonomisi bu kadar faiz artışına rağmen güçlü seyrini sürdürüyor. Bu bağlamda 2023’te Amerika’da bir resesyon olup olmayacağı ikinci önemli soru. Çünkü eğer resesyon olursa bu sefer fiyatlar üzerindeki talep yanlı baskı biraz azalacak. Zaten FED’in faiz artırımının ana hedefi, tüketimi azaltmak yani talebin biraz geri çekilmesini sağlamak. 2023’te yaşanacak olası bir resesyon bu konuda talebi önemli ölçüde düşürecektir. Peki resesyon gerçekleşir mi? Bu soruya kısaca beklentimizin bir resesyon olacağı yönünde olduğunu belirterek cevap vermek istiyorum. Fakat bu ekonomik resesyon konusunu 2023 yılından beklentilerimizi anlatacağımız önümüzdeki ayki yazımızda enine boyuna tartışacağız. Son soru ise Çin ile yapılan ticaret. 2000’lerin başında enflasyondaki düşüşün önemli nedenlerinden biri, Çin ile artan ticaretti. 2001 yılında Çin’in Dünya Ticaret Örgütü üyesi olarak kabul edilmesi dünya için yeni bir devrin başlangıcı oldu. Ucuz Çin malları bütün dünya ülkelerine akın etti. Çin, dünya için ucuz ve nispeten kaliteli iş gücünün olduğu çok önemli bir üretim merkezi oldu. Bu da dünyadaki bütün fiyatları aşağı çeken çok önemli bir etmendi. Peki bu durum devam ediyor mu? Kutu 2’de Çin’in dünyaya ve daha özelde ABD’ye gerçekleştirdiği mal ihracatının 2013’ten bu yana seyrini gösterdik. Kutu 2’deki görselden anlaşılan şu: 2022, sadece enflasyon açısından bir dönüm noktası olmadı, aynı zamanda Dünya ticareti açısından da dönüm noktası olan bir yılı geride bırakmış olabiliriz. Görünen o ki Çin’in bütün dünyaya yaptığı ihracat, 2013’ten bu yana hemen hemen sabit ve stabil giderken COVID-19 salgınında önce azalıp sonra büyük bir sıçrama yapıyor. Fakat bu sıçrama, 2022’de durmuş, hatta bir azalma eğilimine girmiş gibi... Çin’in ABD’ye yaptığı ihracata baktığımızda ise resim biraz daha farklı. Bu ihracat 2018’den bu yana düşüş eğiliminde. Salgınla da bir dip yapmış. Fakat Çin’in dünya ihracatına paralel olarak 2022’de yeniden hızlı bir azalış eğilimine girmiş. Bilindiği gibi bu durumun önemli bir sebebi de politik. Yani ABD’nin Çin’den ithalat yapmaya eskisi gibi çok olumlu bakmaması. İşte bu eğilim, aynı şekilde devam ederse üretim altyapısı Çin’den özellikle ABD’ye kayarsa ortaya geniş bir mal yelpazesinde artan bir maliyet baskısı çıkacak. Bu da 2000’lerin başında yaşadığımız enflasyonu azaltıcı maaliyet etkisinin tam tersini yaşayabileceğimiz anlamına geliyor. 

YÜZDE 2’YE DÜŞER Mİ?

Enflasyonun yeniden eski yüzde 2’li seviyelere inmesi FED’in ana hedefi. Fakat enflasyonun yeniden bu seviyelere inmesi, dünyanın yeniden pandemi öncesi düzene dönmesine bağlı. Peki dünya bu eski düzene döner mi? Kanımızca çok zor. Yukarıda saydığımız bu üç etmen özellikle de tedarik zincirleri ve Çin’in ticaret içindeki payı bunda kritik. Dolayısıyla enflasyonun yeniden eski yüzde 2’li seviyelere inmesinin zor olduğunu, eğer inecekse de bunun oldukça zaman alacak bir süreç olduğunu düşünüyoruz. 2022’nin ana konusu gerçekten de gelişmiş ülkelerdeki ve özellikle de ABD’deki enflasyondu. İşin bizim için daha da önemli kısmı bu konu sadece ABD’yi ilgilendirmiyor. Bu konu bütün dünyanın ana konusu. FED her ne kadar ABD’nin merkez bankası olsa da bütün dünyayı etkileyen bir numaralı kurumlardan belki de birincisi. Dünya ticaretinin önemli bir kısmı ABD doları üzerinden yapıldığından ve dünyanın ana para birimi dolar olduğundan dolayı, doları yönlendiren kurum dünya için ve özellikle ülkemiz için de çok önemli. TÜRKİYE’DE DURUM NE? Bildiğiniz gibi enflasyon, ülkemizin de en önemli sorunu. Bu doğrultuda 2022’nin önemli bir kısmı, bu konuyu yazmakla geçti. Fakat yakın zamanda bu sorundan kurtuluşumuz zor gibi görünüyor. Evet 2023’ün ilk aylarında mekanik bir düşüş yaşayacağız ve enflasyon yüzde 40-50’li düzeylere inecek. Bunun nedeni, önceki yazılarımızda da açıkladığımız gibi 2021 Aralık ve 2022 Ocak aylarındaki yüksek enflasyonun hesaplardan çıkacak olması. Döviz kurundaki seyir, enflasyondaki gidişat için çok önemli ve son 3 ayda döviz kurunda pek bir oynama olmadı. Fakat bunun fiyatlara da yansıması için beklentilerin de bu yönde çıpalanması gerekli. Bunun için de ikna edici politikalar uygulanmalı. 2023’te bizleri bu anlamda ne bekliyor? Bu sorunun cevabını da önümüzdeki aydan itibaren irdelemeye başlayacağız. Şimdi bu ayki hesaplamalarımıza geçelim. Bu ay finansal ve ekonomik koşullar göstergelerindeki değişimlere baktığımızda görüntü finansal tarafta yine pozitif. Fakat önceki aylarda gözlenen sıçramanın bu ay biraz daha hafiflediği göze çarpıyor. Finansal koşullar göstergesinin 2019 yılından bu yana gelişimini Kutu 3’te gösterdik. Aralık ayında bir önceki aya göre yüzde 0,3’lük bir artış oldu. Kasım ayı için ise değişimi yüzde 1,8 olarak güncelliyoruz. Bu yüksek artışların ana nedeni, geçen ay da bahsettiğimiz üzere dünyada beklentilerin biraz daha iyimser hale gelmesi. Bundan dolayı da yatırımcıların bizim gibi riski yüksek ülkelerde yatırım için iştahının artması. Ekonomik koşullara baktığımızda ise aralık ayında yüzde 0,1’lik bir düşüş görüyoruz. Kasım ayı için yaptığımız tahmini, bu ay eksi yüzde 0,2 olarak güncelliyoruz. Bu ay sinyaller çok karışık geldi. Her ne kadar sanayi üretim, ithalat ve talepte artış gelse de ihracatta, PMI göstergesinde ve kapasite kullanım oranlarında düşüşler yaşadık. Bütün bu etmenler bir araya geldiğinde ekonomik durum göstergesinde yine bir düşüş gözlemledik. 

GELECEĞE YÖNELİK BEKLENTİLER 

Bildiğiniz gibi ekonomik ve finansal koşullar göstergesindeki ortak hareketlerden yola çıkarak kısa vadede ekonominin durgunluğa girme olasılığını hesaplıyoruz. Mayıs ayında yüzde 40’lara ulaşan bu olasılığı temmuz ayında son iki yıldır en yüksek seviye olan yüzde 89 olarak hesaplamıştık. Ekim ve kasım aylarında hesaplamalarımızı ise daha düşük seviyelerde yüzde 24 ve yüzde 16 olarak güncelliyoruz. Bu ay da bu düşüş trendi devam ediyor. Bu ay bu olasılığı yüzde 13 olarak hesapladık. Dolayısıyla 3. çeyrekte öngördüğümüz (ve sonrasında gerçekleşen) ekonomik daralma 4. çeyrekte yerini düşük bir büyüme eğilimine bırakmış gibi görünüyor. 



Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


YAZARIN DİĞER YAZILARI TÜMÜNÜ GÖRÜNTÜLE

Yorum Yaz