Geçtiğimiz günlerde katıldığım FEI17 isimli konferansta Netflix kurucu ortaklarından Marc Randolph’ı dinleme, kendisiyle sohbet etme fırsatı buldum. Marc’ın sunumu girişimcilik ve yıkıcı inovasyon üzerineydi. Yıkıcı inovasyon denince akla gelen ilk örneklerdendir Netflix ve Blockbuster ikilisi… Ancak konu bildiğimizin çok ötesinde detaylar barındırıyor.
İLK NETFLIX
Netflix’in hikayesi, “Evde film keyfi yapmak için evden çıkmak zorunda olmamak lazım” sorununa çare arayarak başlıyor. 90’lı yılların sonunda internetin popülerliği her geçen gün artıyor olsa da film seyredilebilecek bir altyapı, kapasite henüz söz konusu değildi. Marc ve ortağı Reed ise işte o günlerde alternatif fikirler üretmeye başlıyor. Video kasetlerin eve teslimatı üzerine kafa yoruyorlar. Ancak o dönemde yaygın kullanılan VHS kasetlerle bu pek mümkün görünmüyor. Kasetler ebatları ve hasar riski nedeniyle gönderim yapmaya uygun değil. Sonra DVD diye bir teknolojinin gelmek üzere olduğunu duyuyorlar. Henüz DVD görmemişler bile, CD gibi bir şey olduğunu biliyorlar sadece. Filmleri DVD olarak zarfla gönderebileceklerini düşünüyorlar. Heyecanlanıyorlar. Fikri test etmek için bir CD satın alıp, zarfa koyup kendi adreslerine gönderiyorlar. Ertesi gün CD postadan çıkıyor; kırılma yok, problem yok… Şirket 1998’de hizmete başlıyor; kırmızı özel bir zarf içinde gönderilen DVD’ler hızla popülerleşiyor. Bugün hala Netflix denince çoğu Amerikalının aklına kırmızı bir zarf gelir. İlk kurdukları sistem klasik video kuralları üzerine kurulu; filmler kiralanıyor ya da satılıyor. Kiralanan filmin iade edilmesi gereken bir tarih var ve gecikmeler cezalandırılıyor. Tek fark filmin eve gelmesi… Çok geçmeden ezberleri bozup abonelik modelini geliştiriyorlar. Aylık abonelikle birlikte gecikme cezalarını kaldırıyorlar, film kiralama/satma devrini bitiriyorlar, abonenin film seyretme alışkanlıklarına dayalı bir yöntemle ilerliyorlar. Model tutuyor, hayaller gerçekleşiyor. Üç yılda 150 bin aboneye ulaşıyorlar. Ancak her abone yanında maddi bir külfet ve ek sorumlulukları getiriyor. Sıcak paraya ihtiyaç duyuluyor.
BLOCKBUSTER’IN BÜYÜK PİŞMANLIĞI
Blockbuster ise o sırada video kiralama denince akla gelen ilk isim... Şirketin cirosu 6 milyar dolar civarında… Sadece gecikme cezalarından elde ettikleri gelir 1 milyar dolara yakın... Mağaza sayısı 9 binden, çalışan sayısı 25 binden fazla… İşte tam bu dönemde Dallas’ta Netflix ve Blockbuster arasında ilginç bir toplantı gerçekleşti. Netflix sıra dışı bir teklifle gelmişti. Özetle “Bizi satın alın’’ diyorlardı. Vesileyle Blockbuster’ın mağazaları ve Netflix’in alternatif dağıtım ağı entegre bir şekilde çalışacak, iki kanal birbirini destekleyecekti. Dönemin Blockbuster CEO’su ne kadar istediklerini sordu. Cevap “50 milyon dolar” idi. Perakendenin dâhisi olarak bilinen CEO kıs kıs gülerek terk etti salonu. Toplantı büyük hayal kırıklığıyla bitti. Sonrasında Netflix sıcak para ihtiyacını bir başka yatırımcıdan sağladı. Blockbuster ise bir süre daha büyük cirolara ulaştı. Mevcut iş modeli öyle büyük cirolar getiriyordu ki yeni bir dönemin başladığını göremediler. Rekor ciroları takip eden yıl içinde hızla çöküşe gittiler. Mağazaları ardı ardına kapandı. Müşterilerini hızla Netflix ve benzerlerine kaptırdılar. Şirket birkaç yıl daha ayakta kalmaya, alternatif modelleri denemeye çalıştı. Ancak bu karar için çok geçti artık. İflas kaçınılmazdı.
100 MİLYON ABONE!
Yola DVD ile çıkan bir şirketin adında ‘‘Net’’ olması bile vizyonerliğini gösteriyor. Sonuçta hedef filmin eve gelmesiydi. DVD zamanla yerini internete bıraktı. Şirket kendi kabuğunu başarıyla kırdı, alameti farikası kırmızı zarfları çöpe attı, abonelik modelini başarıyla internete taşıdı. Bugün Netflix, 190 ülkede faaliyet gösteriyor. 100 milyondan fazla aboneye sahip. KISSADAN HİSSE Bu hikayeden çıkarmamız gereken 5 ders var:
1 Gözünüz, kulağınız açık olsun. Yeni gerçeklerden, trendlerden, teknolojilerden haberdar olun. Bakın bir DVD ile dünyalar değişebiliyor.
2 Hayal kurun. Fikirler geliştirin. Walt Disney’in dediği gibi “Hayal edersen yapabilirsin.”
3 Harekete geçin. Tasarlayın. Test edin. Yılmayın. O gün CD alıp postalamasalar belki Netflix’le hiç tanışmayacaktık.
4 Zirvede olsanız dahi açık fikirli olun. Önerilere kulak verin. Konumunuza, cironuza, pazar payınıza güvenmeyin. Blockbuster ve dâhi perakendeci diye anılan CEO’su gibi olmayın.
5 Kalıplarınızı kırın. Kendi gerçeklerinizle sıkça savaşın. Pazarın tasarlanmasını başkalarına bırakmayın. Netflix gibi tekrar tekrar yenilenin.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?