ABD Başkanı John Biden’ın, gerek ülkede her şeyi “en başa döndürmek” konusunda siyasi olarak tehlikeye atan çok fazla husus olması gerek dünyayı yönetme konusunda Çin’in vizyonuna ciddi itirazlarının olması nedeniyle ABD-Çin ilişkisi karşılıklı cepheleşmeye doğru gidiyor.
Kısa vadede bu durum, iki ülkenin gümrük tarifeleri ve yaptırımlar konusunda lobi yapmaya devam edecekleri anlamına geliyor. Dünyanın geri kalanının aklında ise Biden yönetiminin diğer ülkeleri Pekin ile Washington arasında seçim yapmaya zorlayıp zorlamayacağı sorusu var. Neyse ki Biden’ın ekibi pratik bir ekip.
Trump yönetiminin, ülkeleri Çin donanımlarını 5G ağlarından çıkarmaya zorlamasının üzerinden daha çok zaman geçmedi. İngiltere ve Avustralya gibi bazı ülkeler, bunu zorunlu kılarken çoğu stratejik olarak bu kararı vermekten kaçınmıştı. Başka kritik nedenlerle Washington’u memnun etmeniz gerekmiyorsa bugün dünyadaki iki ekonomik süper güçten biriyle sözleşme yaparken diğerini dışarıda tutmaktan kaçınmak gerekiyor. Ayrıca çoğu gelişmekte olan ülkenin, vatandaşlarına daha iyi yaşam imkanı sunmak için Pekin tarafından sunulan parayı ve teknolojiyi geri çevirme lüksü yok. Washington ABD’yle iş yapmak için Çin’le iş yapılmamasını şart koşarsa dünyanın büyük kısmının kontrolünün Pekin’e geçmesi riskini yaratır.
KAPİTALİZMİN TEMELİNE DÖNÜŞ
Biden’ın ekibi bu durumun farkında. Trump yönetimine kıyasla ABD’nin yurt dışındaki algısına da daha çok uyum sağlamış durumda. Ülkeleri bu sancılı kararları alma konusunda zorlamaya çalışmanın sınırlarını anlıyor. Bunun yerine ABD’yi kapitalizmin en temel ilkesine geri götürüyor: Rekabet. Washington’un en önemli amacı, hiçbir ülkenin tamamen Çin’in yörüngesine girmemesini sağlayarak, mümkün olduğunca çok taraf ülkede Çin’le birlikte “rekabetçi biçimde var olmak”. ABD, fonların ve yatırımların buna en çok ihtiyacı olan ve Pekin’in çoktan peşine düştüğü Latin Amerika’da, Asya’da, Sahraaltı Afrika’da ve Avrupa’daki ülkelere dağıtımı konusunda Çin’le rekabet etmesi gerektiğinin farkında. Bu ülkeler bu denli “rekabetçi” bir ortamda her zaman Washington’un isteklerini yerine getirmeyebilir, ancak bu durum Pekin için de geçerli.
Bu “rekabetçi biçimde birlikte var olma” politikasının güdülmesi zorlayıcı olacak. Çin ekonomisi devlet tarafından yönetiliyor, bu da Pekin’in Çinli işletmeleri ve fonları doğrudan Çin’in ulusal menfaatine olacak yollarla daha etkin biçimde kullanabilmesi demek. Ancak yabancı ülkelere yardım ve özel şirketlere önemli ülkelerdeki projelere yatırım yapmaları için teşvik verme konusunda stratejik davranırsa, ABD’nin halen sunabileceği pek çok şey var. ABD mevcut nüfuzunu IMF gibi çok uluslu kuruluşları uygun vadelerle ve Çin’in sunduğundan daha şeffaf finansmanla kredi vermeye zorlamak için de kullanabilir. Ülkelerin belli BRI projelerinden geri çekilmeye başladığını şimdiden görüyoruz.
ABD’deki Çin karşıtı devlet adamları ABD’nin parayı Çin’le de iş yapan ülkelere yönlendirmesine karşı çıkacak. Ancak Çin’le zıtlaşma düşünülüyorsa, bu yanlış bir yol. Biden yönetimi ABD’nin özel güçlerinden yararlanarak ABD’nin Çin’le yabancı ülkelerde rekabet edebilme kabiliyeti konusunda kendine güveniyor. Daha da önemlisi, ABD’yle ortaklık yapmalarını salt talep etmek yerine, dünyaya ABD’yle ortaklık yapmanın Çin’le ortaklık yapmaktan neden daha iyi olduğunu bizzat göstermenin uzun vadede ABD’nin çıkarına olduğunun farkındalar.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?