Hindistan Başbakanı Narendra Modi, kolay olmasa da üçüncü beş yıllık dönemini kazandı. Yüksek enflasyon ve işsizliğin yanında gelir eşitsizliği, Modi’yi çirkin bir Hindu milliyetçiliğine daha fazla yaslanmaya zorladı. Bugün Modi, partisinden çok daha popüler olmaya devam ediyor. Dürüstlük üzerine inşa ettiği itibarı en büyük gücü.
Hindistan’ın popüler bir lidere ihtiyacı var, çünkü karşı karşıya olduğu uzun vadeli sorunlar korkunç. Hindistan önümüzdeki 10 yılda ciddi su sıkıntısıyla karşılaşacak ve bunun net bir çözümü de yok. Modi, zayıf yerel hükümetlerle birlikte çalışmalı. Bir de iklim değişikliği var. Ülke ekonomisinde beklenen canlanma düşünülürse durum çok daha kötü bir hale gelecek. Bu büyümeyi sürdürmek için kömür üretiminin kullanılması da dahil olmak üzere devasa bir enerji gerekecek. Sonuç ise çevreye zaten kendi payına düşenden daha fazla zarar veren bir ülkede, insanların daha fazla acı çekmesi olacak.
Ayrıca ekonomiye kadınlar pek katkıda bulunmuyor. Şu anda çalışabilir durumdaki kadınların 3’te 1’inden azı iş gücüne katılıyor. Çok az sayıda kadın CEO veya kurumsal yönetim kurulu üyesi bulunuyor. Ve ülkenin girişim sermayesi fonlarının çok küçük bir kısmı kadınların kurduğu veya liderlik ettiği start up’lara gidiyor. Dünya Ekonomik Forum’unun hazırladığı son cinsiyet farkı raporu, Hindistan’ı 146 ülke içinde 127’inci sıraya, Bangladeş, Nepal ve Sri Lanka’nın arkasına koydu.
Modi ve diğer yerel görevlilerin bu sorunu çözmek için yoğun kırsal nüfus, felç edici fakirlik ve tutucu sosyal değerlerle savaşması gerekiyor. Pek çok kişi, Hindistan’ın güçlü demografisini önemli bir ekonomik avantaj olarak övüyor. Fakat nüfusun yarısının ekonomiye katılım konusunda yaşadığı zorluklar bu avantajı hayata geçirmekten çok uzakta kalıyor.
ANLAMLI YÜKSELİŞ
Son olarak Hindistan’da 1,5 milyar insan var ve bu insanların çok büyük bir kısmı hala fakirlik içinde yaşıyor. 2023’te Hindistan Küresel Açlık Endeksi’nde 125 ülke içinde 111’inci sırada bulunuyordu. Tüm bu yapısal sorunlar göz önüne alındığında Hindistan, Modi’nin vaat ettiği gibi gelişemeyebilir. Bu da ülkeyi sosyal ve politik dengesizlik konusunda daha savunmasız bırakabilir. Bu dengesizliklere de kısmen Modi’nin körüklediği Hint milliyetçiliği neden olur.
Yine de Hindistan’ın şu anki jeopolitik konumunun pek çok avantajını göz ardı edemeyiz. Modi Hükümeti, pek çok Hindistanlının “Çin+1” dediği trendden faydalanmaya devam edecek. Bu hem Batılı ülkelerde hem Asya ülkelerinde popüler bir durum. Bu ülkeler, işlerini ve yatırımları Hindistan’a çekerek Çin ile ilişkilendirilen üretim ve tedarik zinciri risklerini sınırlandırıyor. Birçok çok uluslu şirket, artık Hindistan’ı sadece uzun vadeli sermaye yatırımı için geçerli bir alternatif olarak değil aynı zamanda çekici bir pazar olarak da görüyor.
Hindistan’ın dış politika konusundaki en büyük zorlukları sınırlarıyla; Çin, Pakistan ve Myanmar’la ilgili. Bunların üçü de Delhi için güvenlik sorunları yaratıyor. Fakat Modi, ülke dışına bakıyor ve önemli fırsatlar görüyor. Geçtiğimiz yıl Hindistan G20 zirvesine ev sahipliği yaptığında gördüğümüz gibi Modi Hindistan’ın gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında hayati derecede önemli bir köprü haline gelmesini istiyor. Soğuk Savaş bittiğinden beri, hiçbir ülkenin yükselişi birçok devlet tarafından bu kadar hoş karşılanmamıştı. Kısacası, Hindistan hala uzun vadeli devasa sorunlarla karşı karşıya. Fakat Narendra Modi’nin ülke içindeki kişisel çekiciliği ve Hindistan için yurt dışında kaydettiği ilerlemeler, bu ülkenin gelişimini önümüzdeki on yılın en önemli hikayelerinden biri haline getiriyor.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?