Kamala Harris’in dış politikası nedir?

18.11.2024 15:59:300
Paylaş Tweet Paylaş
Kamala Harris’in dış politikası nedir?

Biden’ın 2024 başkanlık yarışından çekilmesinin ve Kamala Harris’in Demokratik Parti’nin adayı olmasının ardından, kritik bir soru gündeme geldi: Harris’in dış politikası Biden’ınkinden nasıl ayrışacak? 

Harris’in Beyaz Saray öncesi savcı, eyalet başsavcısı ve ilk dönem senatörü şeklindeki kariyer geçmişi, dış politika cephesinde Biden’a kıyasla şüphesiz daha az. Bununla birlikte başkan yardımcısı olarak geçirdiği dört yıl, Harris’e uluslararası ilişkiler konusunda çok az Demokrat veya Cumhuriyet Partili’nin elde edebileceği bir hızlandırılmış eğitim imkanı verdi. Her gün başkanın günlük brifingini alıp diğer devlet başkanlarıyla yaptığı toplantılarda hazır bulundu. Kritik ulusal güvenlik kararlarının alındığı durum odasında da yer aldı. Peki Harris’in dünya görüşü ve politik tercihleri Biden’ınkiyle nasıl benzerlikler taşıyor? Örtüşen pek çok nokta var ancak aralarında bariz görüş ayrılıkları da mevcut. Biden, uluslararası ilişkileri demokrasiler ve otokrasiler arasında ABD’nin her zaman daimi bir güç olduğu bir mücadele olarak görüyor. Siyasetin kendisi gibi devlet adamlarının kişisel ilişkiler kurarak tarihin akışını değiştirebileceğini öne süren “büyük adam” teorisini de savunuyor. Bunun aksine 59 yaşındaki Harris savcı olarak, ülkeleri siyasi sistem veya liderlerinden ziyade yasalarına ve uluslararası standartlara bağlılıklarına göre yargılama eğiliminde. ABD’nin demokratik olmayan ülkelerle ilişkiler kurmasının gerekliliğini ve Amerika’nın kendi demokratik eksikliklerini kabul ederek Biden’ın “otokrasilere karşı demokrasiler” çerçevesini riyakar görüyor. Amerika’nın çok kutuplu bir dünyada güç kullanması gerektiğini düşünüyor. Bu karşıt dünya görüşleri, siyaset arenasında farklı şekillerde tezahür ediyor.

FARKLILIKLAR VE BENZERLIKLER

Biden ve Harris, müttefiklerle yoğun bir şekilde rekabet etmekle birlikte ulusal güvenlikle ilgili mevzularda yakın koordinasyon içindeyken iş birliğinin mümkün olduğu her durumda Pekin’le iletişim kurma konusunda tamamen aynı görüşte. Siyasi anlamda aralarındaki farkların, salt bir vurgu ve taktik meselesi olması muhtemel. Mesela Harris, Amerika’nın Hint-Pasifik ilişkilerini desteklemek içincid di çaba sarf etmiş, beş kere Asya’ya gitmiş, Filipinler’in Başkanı’yla düzenli olarak görüşmüştü. Onun yönetimi, Biden’ın ve Trump’ın yaklaşımlarının ötesinde “Asya’ya yönelişi” güçlendirerek tarifeler ve yaptırımlar gibi tek yönlü önlemler yerine müttefiklik kurmaya öncelik verebilir. Rusya-Ukrayna savaşı ise bambaşka bir hikaye. Harris ve Biden’ın motivasyonları farklı. Harris, Rusya’nın Ukrayna egemenliğini ihlal ettiğine vurgu yaparak çatışmayı hukuki bağlamda ele alıyor. Biden ise mevzuya daha ahlaki açıdan bakarak bu çatışmayı demokrasinin ve otokrasinin mücadelesi olarak değerlendiriyor. Harris çift taraflı bir ateşkes anlaşmasını kabul edebilir, ancak Ukrayna’yı istenmeyen müzakerelere girmeye zorlama ihtimali Biden’dan daha az. İsrail- Filistin sorunu, iki liderin dış politikada en fazla görüş ayrılığı yaşadığı konu. Harris ABD’nin de iş birliğiyle Gazze ve Batı Şeria’da İsrail’in uluslararası hukuku ihlal ettiği iddialarına karşı daha hassas. Ayrıca Filistin’in devlet olma iddiasını Biden’dan daha fazla destekliyor. Harris’in gelecek 4-8 yılda küresel meseleleri şekillendirebilme potansiyeli önemli. Sıklıkla Biden’la aynı çizgide olmasına rağmen Harris’in dünya görüşü uluslararası arenada çok farklı bir liderlik vaat ediyor. Karmaşıklaşan bir küresel ortamda yolumuzu ararken ABD dış politikasının Harris’in idaresinde nasıl bir değişim geçirebileceğini anlamak sadece önemli değil, aynı zamanda elzem de.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


YAZARIN DİĞER YAZILARI TÜMÜNÜ GÖRÜNTÜLE

Yorum Yaz