Hint asıllı Amerikalı strateji ve inovasyon bilgesi
Vijay Govindarajan’ın Üç Kutulu Çözüm adlı yeni
kitabını yakın zamanda okudum. Govindarajan
bu kitabında aslında yıllardır söylediği bir şeyi
yeniden ve daha anlaşılır bir şekilde paketliyor. Özellikle
büyük şirketlerde inovasyonu yönetmenin yollarına işaret
eden bu kitabın ana fikri, “Bugünü yönet, geçmişi seçmeli
olarak unut, geleceği yarat” olarak özetlenebilir. Yazar, bu
üç boyutu sembolize etmek için herbirini bir kutu olarak
tanımlamış.
GELECEK BAŞARISI İÇİN GEREKENLER
Bu kitap aslında büyük şirketlerde inovasyon yönetiminde
yaşanan bir sıkıntıya parmak basması yönüyle dikkat çekiyor.
Bu sıkıntı, birçok şirketin bugünü yönetmeye aşırı
odaklanarak şirketi bugüne getiren iş modellerinin gelecekte
çalışmayabileceğini unutmalarıyla ilgili. Dünün iş modeliyle
şirket yönetmek, eski bir haritayla yol bulmaya benzer.
Bugün başarılı olmak için gerekenlerle gelecekte başarılı
olmak için gerekenler iki apayrı şey olabilir. Bu nedenle
günlük işlerine bakarken birçok şirketin yıkıldığını biliyoruz.
Kodak bunun çok iyi bir örneği.
Tabii ki herhangi bir şirkette öncelik “uçağı uçurmada”
olmalı. Ancak her uçak biteviye uçmaya devam ederse sonunda
yere çakılır. Doğru noktada yakıtlanmak, yeni yönü
belirlemek, belli bir zamanda da uçağı değiştirmek gerekir.
Şirketlerde de bugünü yönetmek son derece önemli. Ama
herkes sürekli bugünü eski yetkinlikler, eski donanım ve
eski iş modeliyle yönetiyorsa işte o zaman Kodak olursunuz.
Öte yandan inovasyon çalışmaları yürüten bazı şirketlerde
de bu gayreti şirketin bütününe yaymayla seçilmiş bir
gruba sınırlı tutma arasında yapılan bir seçim var. Birçok
şirketle çalışmış olarak böyle bir seçimin de çok doğru bir
şey olmadığını söyleyebilirim. Uzun vadede şirketin yararına
olan şey, inovasyona genel çalışan kitlesini katmak. Bu
yaklaşım özellikle bir inovasyon kültürünü yerleştirmeyi
isteyen şirketler için çok önemli. Genel çalışan kitlesini
inovasyon eforuna katmanın en iyi yolu ise onlardan fikir,
katkı istemek ve bunun için doğru sistemleri kurmak. Doğru sistemler “Bir fikrin mi var” sorusuyla başlıklandırılan
öneri sistemleri değil.
BUGÜNLE YARINI AYIRMAK
Şirketlerin mevcut ürünler ve iş modelleriyle bugün
başarılı olmaya devam edebilmeleri için yaptıkları
inovasyonlarla geleceği yaratacak inovasyonlar
arasında fark var. Büyük şirketlerde gerçekleştirilen
inovasyonların yüzde 70’i mevcut iş modelleri ve
mevcut yetkinliklerle yapılan artımlı veya lineer
inovasyonlar. Yani mevcut işi iyileştiren şeyler. Bu
cins inovasyonlar, bugünü yönetmenin bir parçası.
Geleceği yaratmayla ilgili sıçramalı veya non-lineer
inovasyonları gerçekleştirmek için ise şirket içinden
küçük gruplara rol vermek uygun bir yaklaşım. Tabii
bu grupları gözetmek, desteklemek, korumak,
fonlamak, zaman vermek, takdir etmek, için gerekli
altyapının kurulmuş olması koşuluyla. Şirketlerde
yeni yetkinlikler ve yeni iş modelleri gerektiren
inovasyonlar yüzde 10 civarında. Ancak bunlar etki
olarak diğerlerini geçme potansiyeline sahip.
Son dönemde, aslında çok isabetli bir isimlendirme
olmayan “kurumiçi girişimcilik” kavramının ortaya
çıkması da yeni işler yaratmaya dönük girişimci ruhlu
çalışanları mobilize etmeyle ilgili. Bu kişiler etrafında
oluşan küçük gruplar geleceğe dönük işler yaratmak
için motive edilebilir. Ancak burada dikkat edilmesi
gereken bir konu şu. Eğer şirket inovasyon çalışmalarının
tamamını bu küçük gruplara havale ediyorsa işin
önemli bir kısmı kaçıyor demektir. Ayrıca tamamen
yeni alanlarda yapılan projelerde erken aşamalarda da
olsa deneme yanılma ve hata oranları daha yüksektir.
Geleceği yaratmayla ilgili projelerin çeşitli nedenlerle
şirketin günlük iş yükü arasında kaybolup gitmesi
geleceği ipotek altına sokar. Dolayısıyla hem iş sonuçları
olarak toplam etki, hem de organizasyonel
motivasyon yönüyle sıçramalı inovasyonları, artımlı
inovasyon projeleriyle dengelemek gerekir.
Geleceği yaratabilmek için önemli bir nokta da
geçmişin baskın düşünce yapısından sıyrılmak. Şirketler
geçmiş iş yapış şekillerini unutmaya hazır olmazsa geleceği yaratmak
zor olabilir. Hele ki “Ne güzel gidiyoruz niye değişelim” şeklinde bir
mantık varsa işte o zaman felaket yakın demektir. Şirketler en güçlü
oldukları noktada kendi ürünlerini ve iş yapış şekillerini demode edici
adımları atmalılar. Aksi durumda başkaları gelip onları demode edebilir.
Gelecek daha sonra düşünülecek ileride bir nokta değil, o noktaya
varmak için bugün ne yaptığınızla ilgilidir.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?