1997 ile 2012 arasında doğanlar Z kuşağı olarak adlandırılıyor. Bloomberg analizine göre 2019 yılında dünya nüfusunun yüzde 32’si Z kuşağıydı. Türkiye’de bu oran yüzde 24,2 ile nüfusun en büyük kesimi. Dijital bir dünyaya doğmuş bir kuşak bu. Dijital dünyanın getirdiği artılarla beraber eksilerine de sahipler. Örneğin dikkat süreleri kısa. Anında sonuç ve tatmin bekliyorlar. Akıllı telefonla doğmuş olmaları sonucunda sosyal medyada aktif olmalarına karşın kişilerarası yüz yüze ilişki kurmada daha zayıflar. İş ortamında hızlı geri bildirim almaya bel bağlıyorlar. Bu “gerçek zamanlı” bir dünyada yetişmiş bir nesil. Karşılarına zorluklar çıktığında önceki kuşaklar kadar sebatlı ve dirençli değiller. Tekrarlayan rutin işleri sevmiyorlar, ancak başlangıç seviyesinde, içgörü geliştirme, öneriler oluşturma gerektiren daha sofistike işleri yapma konusunda da yeterli deneyimleri yok. MENTORLUĞU ÖNEMSİYORLAR Hızlı sonuç ve tatmin bekledikleri gibi kariyer basamaklarında da hızlı bir ilerleme bekliyorlar, ancak kurumsal yapılarda bu süreç yavaş ilerliyor. Öte yandan iş hayat dengesine verdikleri önem nedeniyle hızlı ilerleme için bundan taviz vermek istemiyorlar. Z kuşağı kendinden hemen önce gelen birkaç kuşağa göre belirsizlik ve dalgalanmaların olduğu bir dönemde iş hayatına başladı. Bu da özellikle iş hayatına yeni başlayan deneyimsiz kişilerde zihin sağlığı konularını ön plana çıkardı. Hem bu yüzden hem gelişme ve öğrenmelerine destek olmak üzere deneyimli bir yöneticiden mentorluk almayı çok önemsiyorlar. Bu kuşağın bir talihsizliği de teknolojinin giderek başlangıç seviyesindeki işlerin yerine geçmesi. Bu yüzden yeni başlayanlar işle ilgili bazı temel becerileri öğrenme fırsatını kaçırıyorlar. Teknolojik gelişmenin bir etkisi de entelektüel merak gibi bilişsel becerileri köreltmiş olması. Oysa özellikle yapay zekanın geliştiği bir çağda eleştirel düşünme, problem çözme gibi beceriler insanları ayırt etmede çok önemli.
BİREYSEL TAKIM OYUNCULARI
Bu kuşağı önceki kuşaklardan ayıran bazı özellikleri var. Günün ortalama 10 saatini dijital içerik tüketerek geçiriyorlar. Yüzde 81’i iş hayat dengesini çok önemli görüyor, esnek çalışma modellerini ve buna açık olan şirketleri tercih ediyor. Açıklık ve şeffaflık arıyorlar. Örneğin kişisel performans değerlendirmelerini veya maaşlarını arkadaşlarıyla paylaşmaktan çekinmiyorlar. Amaçla güdülenmiş, toplumsal faydaya, sürdürülebilirliğe, inovasyona, çeşitliliğe ve katılımcılığa önem veren şirketlerin bir parçası olmayı tercih ediyorlar. Kendi değerleriyle örtüşen şirketlerde daha mutlular. Seslerini duyurabilmek, yaratıcılık ortaya koyabilmek, fark edilmek onlar için önemli. Bireysel takım oyuncusu olmak istiyorlar. Yani bağımsızlıklarına değer verirken izole olmak da istemiyorlar. Verimlilik bu kuşağın bir niteliği değil maalesef. Bunun temel nedeni de dijital dikkat dağıtıcılar. İster iş yerinde olsun ister uzakta, etkin zaman yönetimi ve disiplini konusunu öğrenmeleri gerekiyor. Z kuşağıyla çalışmanın doğru yolu, “Nerede” ve “Ne Zaman”a değil, “Ne” ve “Nasıl”a bakmak ve değerlendirmek. Z kuşağı, şirketlerde giderek büyüyen bir grup. Sayıları sürekli de artacak. Bu kuşağın öncekilerden daha sesli olarak dile getirdiklerine kulak vermek, güçlü taraflarına yatırım yaparak onlarla çalışmayı öğrenmek şirketlerin hayrına olur.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?