İnsan-bilgisayar iletişiminin geleceği

5.09.2018 12:50:000
Paylaş Tweet Paylaş
İnsan-bilgisayar iletişiminin geleceği

İnsanların bilgisayarlarla kurduğu iletişim, neredeyse 40 yıldır küçük dikdörtgen ekranlar üzerinden gerçekleşiyor. İşin ilginç tarafı, insanlar da bilgisayarlar da aralarındaki iletişim için kullanılan arayüzlerin getirdiği kısıtların çok ötesinde kapasite ve hıza sahip. Bilgisayarlar çok büyük boyutta kompleks veriyi inanılmaz hızda proses edebilecek güçte. İnsan beyni ise gördüğü bir durumu anında değerlendirip karar verme ve karmaşık ilişkiler kurabilme yeteneğine sahip. Ancak insan makine arasındaki iletişim son derece yavaş. 

CİDDİ İLETİŞİM KAYIPLARI

Bilgisayarlar son 50 yılda çok geliştiği halde aradaki temel iletişim metodunun pek gelişmemiş olması gerçekten şaşırtıcı. Bilgi girişi için kullandığımız klavyeler, artık ortalıkta olmayan ve teknolojisi 150 yıl önceye giden daktilolardan kalma. Grafik arayüz ise 1984’ten beri kullanımda. İster klavyeyle yazma isterse de ses tanımlama olsun, herhangi bir insan iletişimi saniyede 50 vuruşu geçemiyor. Kafanızdaki net bir imajı sözdizimsel ve anlamsal konuşmaya, konuşmayı da parmak hareketlerine dönüştürmek işi çok yavaşlatıyor. İnsanlar arası iletişimde mutlaka belli derecede kayıp oluyor. Ancak makineyle iletişim kurmada yaşanan kayıplar çok daha fazla. Son yıllarda klavye ve ekranın ötesine geçen gelişmeler olmadı değil. Sesli komut bunlardan biri. Nitekim Siri, Google Assistant, Cortana gibi kişisel asistanlar yaygınlaşmaya başladı. Türkçede başarısı tartışmalı bu asistanların İngilizce söyleneni anlamada bile hala emekleme aşamasında olduklarını söylemek yanlış olmaz. Sesli komutta ciddi bir problem, bilgisayarların bağlamı anlamaması. Oysa bağlam kaliteli bir iletişimin temel taşı. Öte yandan bilgisayarlarla sesli iletişimin önemli olduğu durumlar var ki bunların en başında geleni araba kullanımı. Maalesef hala araba kullanırken mesaj yazmaya çalışan insanlara rastlıyorum. Bu elbette büyük bir sorumsuzluk. Apple’ın ilk iPhone’u çıkarmasıyla yaygınlaşan dokunmatik ekranlar da özellikle fiziksel klavyeyi yok ederek kullanıma büyük bir esneklik getirdi. İnsanlar çekici ve içgüdüsel bu yeni arayüze hem çok kolay alıştı hem de onu kullanmak istedi. Bu ekranlar daha sonra çoklu-dokunuşlu ekranlara evrimleşerek parmak hareketleriyle iletişimin ilk örneğini oluşturdu. Steven Spielberg’in yönettiği 2002 tarihli Azınlık Raporu filmi ise vücut hareketleriyle iletişimde bir milat olarak kabul ediliyor. Bu filmde bir dizi sensör ve kamera, kullanıcının hareketlerini izleyerek anlamlandırıyor. Filmin bilim danışmanı John Underkoffler’in TED konuşması oldukça ilginç (bit.ly/2szf1zM). Vücut jestleriyle iletişim kimilerince insan makine iletişiminin geleceğini oluşturuyor. Ancak vücut hareketleriyle iletişim, bütün hareketleri hatırlama konusunda kişinin zihinsel yükünü de artırıyor. 

BEYİNDEN DOĞRUDAN İLETİŞİM

Barselona’da gerçekleştirilen Dünya Mobil Kongresi’nde öne çıkan konulardan biri Eklemlenmiş gerçeklik veya AR oldu. AR, çevrenizdeki gerçek dünyanın üzerine dijital bilgiler ekliyor ve özellikle çevremizdeki herhangi bir yüzeyi, hatta insan vücudunu bir ekrana dönüştürerek sıçramalı bir gelişme vadediyor. AR ile nelerin mümkün olabileceğinin harika bir örneği, o tarihte MIT Media Lab’de çalışan Pranav Mistry’nin 2009 tarihli TED konuşmasında izlenebilir (bit.ly/2FqPjnC). Bilgisayarlarla iletişimin bir başka şekli sanal gerçeklik veya VR. VR da eğlence, tasarım gibi birçok alanda çok işe yarıyor. İnsan-bilgisayar arayüzünde en tartışılan yaklaşım ise doğrudan insan beyniyle makinenin iletişimi. Bunun gerçekleştiği durumda, sınırsız imkanlar doğabilir ancak teknoloji henüz bu noktada değil. İnsanların beynine sensörler yerleştirmenin bir seçenek olmadığı açık. Beyin içindeki faaliyeti dışarıdan yakalamak ve anlamlandırmak da pek kolay değil, çünkü beyin komplike ve bilgisayar gibi çalışmıyor. Bunun ötesinde dikkatimiz çok kolay dağılıyor ve net bir komutla paraziti ayırmak da zor. Ayrıca beyni dışarıya açmak son derece tehlikeli de. Geleceğin insan-bilgisayar arayüzleri doğal olacak ve ortama göre seçilecek. İçgüdüsel arayüzler, ömür boyu geliştirdiğimiz becerileri değerlendiren ve zihnimizi yormayan metotlar olacak. İnsan doğasına uygun bu yöntemler, kullanıcının beceri düzeyini ve bağlamı da dikkate alacak. Ofis içinde kişisel kullanım yine ekranlarla olacak. Arabada ses; evde ses, vücut hareketleri ve VR; sosyal iletişimde video, VR ve AR; fabrikalarda IoT, video ve AR kullanılacak.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


YAZARIN DİĞER YAZILARI TÜMÜNÜ GÖRÜNTÜLE

Yorum Yaz