İnsanların doğal dürtülerini tetikleyen hareketler çabuk benimseniyor
ve hızlı büyüyorlar. Maker Hareketi de böyle
bir hareket. Maker Türkiye Kurucusu Ongun Tan ile tanışmam,
bir süredir izlediğim bu konuda bir yazı yazmaya
beni motive etti.
1949’dan beri var olan Lego, çocuklar için çeşitli nesnelerin
inşa edilmesine dönük renkli plastik bloklar üreten bir oyuncak
şirketi. Lego blokları, yaratıcı oyun için hala en önde gelen
oyuncaklar. Dünyanın en inovatif ve başarılı şirketlerinden biri
olan Lego, bugün filmler, oyunlar, yarışmalar ve 6 Legoland Eğlence
Parkı ile kültürel bir ikona dönüşmüş durumda. Satışların
doyuma ulaştığı bir noktada Lego, 1999 yılında robotik nesneler
yapmak için Lego Mindstorms serisini çıkarttı. Bu serinin çıkış
noktası MIT Media Lab’de geliştirilen programlanabilir bir parçaya
dayanıyordu. Kullanıcılar tarafından tasarlanabilen Lego Mindstorms
Maker Hareketi’nin önemli bir kilometre taşı sayılabilir.
YAPMA + PAYLAŞMA + ÖĞRENME
Maker hareketi, teknolojiyle “kendin yap” kültürlerinin ara kesitinde
gelişen, inovasyonu ve yaratıcılığı hızlandıran bir hareket.
Kişilerin sanal ve fiziksel sosyal ortamlarda iş birliği yaparak yeni
nesneler, makineler ve cihazlar ortaya çıkarmasını sağlayan, böylece
kendini gerçekleştirme duygusunu tatmin eden bir akım.
Bu akım aynı zamanda paylaşım ekonomisinin de bir parçası
ve felsefi bir tarafı var. Hareketi başlatan Dale Dougherty’nin
ortaya koyduğu felsefi yaklaşım yapmayı, paylaşmayı, vermeyi,
öğrenmeyi, eğlenmeyi, katılımı, değişimi, ve destek olmayı ana
prensipleri olarak kabul etmiş durumda. “Yapma” eyleminin
insan olmanın, kendini ifade edebilmenin ve kendini bütün
hissetmenin temeli olduğu vurgulanıyor. Yapılanı ve bilgiyi
paylaşmak, bütünselliği yakalamanın metodu. Öğrenme ise
ömür boyu sürdürülmesi gereken bir yolculuk.
İşin öğrenme ve özellikle iş birliğiyle birbirinden öğrenme
boyutu, eğitim sürecinde kendini geliştirmek ve yaratıcılığını
bilemek isteyen öğrenciler için de inanılmaz imkanlar yaratıyor.
Bu nedenle Türkiye’de başlatılan bir de Maker çocuk
organizasyonu var. Okulların da konuya yoğun ilgi duyduklarını
öğrendim ki bu da müthiş bir şey. Yine öğrendiğime
göre Maker Türkiye, Amerika’daki Maker Media’dan sonra
dünyadaki en büyük maker gruplarından biriymiş. Gerçekten gurur verici. Türkiye’deki hareketin içinden doğan
bunun dışında da güzel hikayeler var. Örneğin
kendi drone’unu yapan 14 yaşındaki Mehmet Ali
Makbuloğlu gibi. Mehmet Ali, drone’lar ile nöbetçi
eczanelerden acil hastalara ilaç transferi sağlamak
istiyor. Yalnızca bir makine yapmanın ötesinde, bir
hayali gerçekleştirmeyi hedeflemek tabii ki çok daha
değerli. Bir başka şaşırtıcı hikaye de kendi uydusunu
yapan Sarp Gökdağ’ınki… Sarp internette gezinirken
bir mini uydu modeli görüyor. Bunu yapmak için
araştırdığında parçaların hem çok pahalı olduğunu
hem bazı parçaların Türkiye’ye gönderilmediğini
anlıyor. Bunun üzerine alternatif parçaları araştırarak
onları 120 TL’ye mal ediyor. Uyduyu yapmaktaki
amacı, güneş aktivitelerini izlemek ve mümkünse
depremsel titreşimlerle bu güneş dalgaları arasında
bir bağlantı bulabilmek.
Maker Hareketi’nde kullanılan elektronik ve mekanik
parçalar artık internette kolayca bulunabilen
ve makul fiyatlara satın alınabilen şeyler. İşin en
güzel tarafı bir maker olmak için bilgi teknolojileri
mezunu olmak gerekmiyor. Meraklı olan ve bu işe
vakit ayıran herkes faydalı bir hobi olarak da maker
olabilir. Maker’lar yalnızca elektromekanik araçlarla
da uğraşmıyor. Ağaç işlerinden metal işlemeye
geniş bir alanda faaliyet var. Her ne kadar belli yaş
aralığında kişiler bu hareketin ağırlık merkezini
oluşturuyorsa da aslında kurcalama, öğrenme ve
keşfetmenin yaşı yok. Fast Company dergisi Maker
hareketini ”1-100 yaş arasındaki çocuklar için” diye
tanımlıyor.
TÜRKİYE İÇİN BİR ŞANS
Son derece hızlı büyüyen ve özelleşmiş üretimin geleceği
gibi görünen 3D baskı teknolojileri de maker
hareketinin motorlarından biri. Maker’ların biraraya
geldiği maker alanlarında genellikle birkaç 3D yazıcı
var. Bunlar ortak kullanılıyor. Türkiye’de de 3D
baskı teknolojisinde güzel gelişmeler kaydedildi. Bir
Türk markası olarak ortaya çıkan Zaxe, kısa sürede
birçok yabancı rakibini geride bıraktı.
Türkiye’de ilk 1.000 öğrencinin fen, teknoloji, mühendislik ve
matematik (STEM) alanlarında üniversite yerleşme oranlarının 2000
yılında yüzde 85,63 iken, 2010 yılında yüzde 27,88’e düştüğü ve daha
sonra toparlanmaya başlayarak 2014 yılında yüzde 38,23’e çıktığı
görülüyor. Türkiye inovatif bir ülke olmak ve katma değerli ürünler
üretmek istiyorsa bu oranı yükseltmek zorunda. Maker Hareketi bu
toparlanmaya katkı sağlayıp hızlandırabilir.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?