Dünyada inovasyonun yoğun bir şekilde gündeme gelmesi, iyi olmanın yetmediğinin, kazanmak için farklılaşmanın şart olduğunun anlaşılmasıyla başladı. Rekabet edebilmek için maliyet azaltma, iş süreçleri mühendisliği, kalite ve yalınlaşma hareketleri gibi aşamalardan geçen şirketler, bir süre sonra bunların yetmediğini gördü. Çünkü herkes, aynı süreçlerden geçince durum yeniden eşitleniyordu. Farklılaşmanın yolunun inovasyondan geçtiği açıktı. Eskiden bilinenin aksine inovasyonun öğrenilebildiğinin, sistemleştirilebildiğinin ve tekrarlanabildiğinin anlaşılmasıyla inovasyon sağlam bir şekilde şirket ve ülkelerin gündemine yerleşti. On yıldır sürekli konuşulması da inovasyonun bir moda olmadığının en iyi göstergesi. Dünya Fikri Mülkiyet Organizasyonu WIPO ve Insead’ın her yıl yayınladığı Global İnovasyon Endeksi’nde Türkiye, bu yıl da 58’inci sırada yer aldı. Türkiye’deki şirketler, global arenada bütün rakipleriyle başa çıkmak zorunda ve aradan sıyrılabilmek için inovatif olmaya daha da çok ihtiyaçları var. Şurası bir gerçek ki inovatif olmayan şirketler er veya geç yok olacak. Her şeyden önce var olan ürün ve hizmetlerin aynısından bir tane daha yapmak kimseye bir kâr sağlamıyor. Bilinen hizmet ve ürünlerden zaten bol miktarda var ve bunlarla ilgili ekonomi bir doygunluğa ulaştı. Bu bolluk fiyatları aşağı çekiyor. Bu durumda da ancak yerleşik büyük şirketler rekabet edebiliyor. Tabii biri çıkıp da onların ürününü geçersiz hale getirene kadar. Bugün 20 yaşında olanlar daktilo denen bir ürünü hatırlamıyor. Daktilo üreticileri yok oldu. Onun yerine geçen “kelime işlemci” üreticileri de yok oldu. Akıllı telefonlar karşısında fotoğraf makinesi üreticilerinin ne kadar ömrü var, o da belli değil. Globalleşmeyle ucuz iş gücüne sahip ülkeler, üretim makinelerine dönüştü. Arz patladı. Yapay zeka ve robotik teknolojileriyle gelişmiş ülkelerde de üretim ucuzladı ve ucuzlamaya devam ediyor. Taklit kolaylaştı. Aynı malı kârlı olarak uzun süre üretmek mümkün değil. Şirketler açısından
bu tablonun çözümü, bilinen ve aynısı her yerde
bulunabilen ürün ve hizmetlerden farklı yeni şeylere geçmekte yatıyor. Bunun da yolu inovasyon.
FIRSATLAR NEREDE YATIYOR?
Belirgin fakat karşılanmamış ihtiyaçlara çözümler
bulmak, yeni pazarlar yaratmanın iyi bir yolu. Müşterinin
“Keşke birisi çıksa da şuna bir çözüm bulsa”
dediği her konu, bir inovasyon potansiyeli taşıyor.
Bir zaman önce P&G Bebek Bakım AR-GE Direktörü
“Biri tuvalete atılabilen bebek bezi yapsa milyarder
olur” diyordu. Bugün tuvalete atılabilen bebek bezleri
var. Müşterinin şiddetle istediği ürünlerde çözüm
inovasyondan geçiyor.
Bir de müşterinin adını koyamadığı gizli ihtiyaçları
var. Bunları önce inovasyona girdi oluşturacak
şekilde bilen bir gözün çözümlemesi gerekiyor. Bu
gizli ihtiyaçlara getirilen çözümler, müşteri için hoş
bir sürprize dönüşüyor. Bundan 20 yıl önce eminim
hiç kimse üzerine istediğimiz uygulamaları yükleyebildiğimiz,
sesli iletişimden çok veri alışverişinde
kullandığımız bir akıllı telefonu isteyemezdi. Bu
inovasyon gerçekleşince herkeste bir ihtiyaca dönüştü.
Bir adım sonra giyilebilir bilişim ve nesnelerin
interneti alanlarında yapılan inovasyonlar da ihtiyaca
dönüşecek ve bazı şirketleri ileri taşıyacak.
Bir başka fırsat alanı alım gücü düşük bir kitlenin
ihtiyaç duyduğu ancak erişemediği ürün ve hizmetleri
inovasyon yoluyla erişilebilir hale getirmek. 2010’da
ölen yönetim bilgesi C.K. Prahalad, buradaki fırsatları
“piramitin altındaki servet” olarak tanımlıyordu. Simiti
tabladan alıp da ekonomik kafe formatına getiren ve
önemli bir iş modeli inovasyonuna imza atan Haluk
Okutur ve Simit Sarayı hikayesi burada iyi bir örnek.
Bu yaklaşımın tersi de alım gücü yüksek bir kitlede
istem yaratıcı inovasyonlar yapmak. Heyecan verici
yeniliklerle birbiriyle yarışan Mercedes-Benz’in yeni
S Serisi ve BMW’nin yeni 7 Serisi buna iyi bir örnek.
Teknolojiyle farklılaşarak ihtiyaç yaratmak ve pazarda kendine daha büyük bir
yer açmak da inovasyonla mümkün olan bir şey. Gerekli veya gereksiz, ürünlerin
üzerine eklenen ve “Ben de bunu almalıyım” hissi yaratan özellikler, hep bu
çizgide. Apple’ın yeni iPhone 6S’inde getirdiği 3 boyutlu basınca duyarlı ekran
böyle bir şey.
Yine başka bir fırsat alanı da mevcut ürün ve hizmet kategorilerinde yeni iş
modelleri geliştirerek müşteriye olan değeri ve kârlılığı artırmak.
İnovasyon insan ihtiyaçlarını karşılamanın ve sürdürülebilir kârlılığın anahtarı
olduğu için yıllardır konuşulmaya devam ediyor. Kararlı bir şekilde inovatif hale
gelen şirketler de kazanmaya devam edecek.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?