Bir dostum zamanında “İstanbul verimsizlik üzerine kurulmuş bir şehirdir” demişti. Gerçekten de bir şehir düşünün, sabah Anadolu yakasından Avrupa yakasına, akşam da tersine bir kitle göçü oluyor. Haftanın her günü de bu tekrarlanıyor. Bir dönem ben de bu günlük göç kervanının içindeydim. Şimdi dönüp baktığımda, insanlar buna her gün nasıl katlanıyor diye düşünmeden edemiyorum. Gerçi Anadolu yakasında ofisler, Avrupa tarafında da yerleşim arttı, ama yeterli olmadı ki aynı manzara devam ediyor.
İstanbul bu konuda yalnız değil. Örneğin New York’da da gündüz Manhattan’a, akşam da banliyölerdeki evlere bir seyahat var. Yolda kaybedilen zaman bir yana, insanların işlerine yorgun gitmesi de bir verimsizlik kaynağı. Neyse ki teknolojik gelişme ile birçok iş tipi için herhangi bir yerden çalışma olanağı doğdu ve bunu birçok şirket kullanıyor. Uzaktan çalışma artık hayatın bir gerçeği. Teknolojik gelişme yalnızca uzaktan çalışmayı kolaylaştırmıyor. Aynı zamanda Yapay Zeka, Makine Öğrenmesi, Robotik, IoT, Otonom Sistemler gibi teknolojilerin gelişmesi ile insan gücü ihtiyacını azaltıyor. Bu gelişmeler, ofislerin küçülmesini, birçok ofisin ortadan kalkmasını beraberinde getirecek.
Ofis hala işin yapıldığı ana yer olmaya devam ediyor. Peki ofis yıllar içinde nasıl bir gelişim izledi? Bugünkü ofisler 50 yıl önceki ile aynı değil. Geçmişten bugüne bir değişim yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor. 1800’lerin ortalarında zihinsel iş yapanların ayrı odalarda çalışıp rahatsız edilmemeleri gerektiği düşünüldüğü için ofisler buna göre şekillendi. 1900’lerin başında organizasyonlarda çok katlı hiyerarşiler egemendi. Bu dönemin anlayışına uygun olarak en üst katlarda tepe yöneticilerin oturduğu ve ortada fazla görünmediği yüksek iş binaları yapıldı. 1900’lerin başında Frederick Taylor açık ofislerin ilk örneklerini tasarladı. 1980’lerde kübik denilen çalışma mekanlarına geçildi. İşlerin giderek komplike hale gelmesi ve iş birliğinin önemli bir değer olarak ortaya çıkması ile kübikler bir yana bırakılıp yeniden açık ofislere dönüldü.
Bugün ofislere bambaşka bir yaklaşım söz konusu. Eskiden çalışma ortamında en iyi tek çözüm aranırken şimdi faaliyet bazında seçenekler içeren, hem iş birliği ortamlarını hem de bireysel odaklanma imkanını yaratan ofisler tasarlanıyor. Aslında yapılmaya çalışılan, ev rahatlığında ve çeşitli ihtiyaçlara cevap veren bir ofis. Bu konuda ilk adımı yıllar önce Starbucks attı. “Üçüncü Adres” başlıklı inovasyon platformu, evle ofis arasında bir yeri tanımlıyordu. Arkadan Ortak Çalışma Alanları geldi. Daha sonra inovatif şirketler çok farklı ofisler yarattı. Şimdi de diğerleri aynı şeyi kopyalıyor.
AKIŞKAN İŞ YERİ
Kişiler arası çalışma alışkanlıkları farklı olabildiği gibi, bir kişinin de farklı faaliyetler için farklı ortamlara ihtiyacı var. İş yeri verimliliğinin çeşitlilik gerektirdiği sonunda anlaşıldı. Bu çeşitliliğin içinde normal masalar, rahat koltuklar, ayakta çalışma masaları, cafe, mutfak, sessiz oda, ayakta toplantı mekanı gibi alternatifler var. O andaki faaliyete nerenin en uygun olduğunu çalışan seçiyor. İlk bakışta daha fazla alana yayılır izlenimi veren bu model mutlaka öyle olmayabilir. Bazı işlerin makinelere devredilmesi ile idari personelin azalması, kayıtlar için ayrılan alanların azalması, kişi başı masa ayrılmaması ve gelen kişinin boş olan yeri kullanması, yöneticilerin de diğer çalışanlarla birlikte oturması, yöneticiler yokken odaların toplantı için kullanılması, daha az kademe, dışarda çalışma, sanal toplantılar, VR-AR teknolojilerinin kullanılması hep yer ihtiyacını azaltan unsurlar. O gün işe gelmeyen kişiler ve dışarda yapılan işler de zaten çalışma saatlerinde masaların ancak yüzde 40-50’sinin kullanıldığı anlamına geliyor.
Yeni ofis tasarımlarında yaratıcılık, verimlilik, iş tatmini, konfor ve çalışan angajmanı ön plana çıkan faktörler. Bu nedenle doğal ışık alan, hava kalitesi iyi, yeşillik gören ofisler yapılıyor. Ofisler, kullanım oranları azalsa da görünür gelecekte tamamen ortadan kalkmayacak. Bunun birkaç nedeni var. En başta, bütün teknolojik ilerlemeye rağmen, yüz yüze görüşme ve toplantının yerini hiçbir şey tutmuyor. Ayrıca, şirketlerin hem müşterilere ve kamuoyuna, hem de çalışanlarına karşı kendi imajlarını yaratabilecekleri, kendi kültürlerini oluşturabilecekleri, gurur kaynağı bir merkeze ihtiyaçları var.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?