Evet, böyle bir salgın dünyada bekleniyordu. Bunun için aslında ülkelerde bazı hazırlıklar da vardı. Ancak sonuca baktığımızda, başta DSÖ olmak üzere dünya ve birçok ülke sınıfta kalmış görünüyor. Bu iş Çin’den başlamak üzere iyi yönetilemedi; yayılma ve hasar büyüdü. Şimdi sorulan soruların başında elbette “Bu işten ne zaman çıkacağız” var. Türkiye için baktığımızda ümidim ve beklentim, bu yazının yayınlandığı dönemde tünelden çıkma noktasına gelmiş olmamız.
TAHTEREVALLİ ETKİSİ
Tünelden çıkma ile salgının tıbbi anlamda kontrol altına alındığı ve yalnızca zirveden aşağı dönme değil, günlük kayıpların çok azaldığı bir durumu kastediyorum. Böyle bir pandemide ülkelerin karşılaştığı bir tahterevalli etkisi var maalesef. Disiplinli bir karantina uygulaması ve yakın temas olabilecek faaliyetlerin durdurulmasıyla toplum sağlığı iyiye gidiyor ve can kayıpları azalıyor. Bunun tersine bir uygulamada ise toplum sağlığı kötüye gidiyor, ancak ekonomik kayıplar azalıyor. En azından bir süreliğine.
Alınan tedbirlerle sonuçlar iyiye gitmeye başladığında ve ekonomik endişeler ağır bastığında, birçok ülke hayatı yeniden başlatmak için adımlar attı ve atıyor. COVID-19’dan ciddi darbe yiyen İtalya ve İspanya bunların arasında. Türkiye de öyle. ABD’de de hastalık hala ciddi bir seyir izlemesine rağmen yeniden başlama çoktan konuşulmaya başlandı bile. Yeniden başlama dediğimiz anda, en azından bir süreliğine farklı şartların geçerli olacağını, farklı bir iş yeri ortamı gerektiğini, sanırım herkes anladı. Tüketici alışkanlıklarında değişimler yaşandı ve bir kısmı kalıcı olacak. Sosyal hayatta da eski alışkanlıkların geçici bir süre için de olsa terk edilmesi söz konusu. Doğal olarak bunun da lokanta, kafe, sinema, toplu etkinlik gibi bazı işlere yansımaları olacak. İşin en problemli yanı, kimse bunu dillendirmek istemese de iş yerleri, sosyal eğlence ve tatil mekanları, seyahat araçları ve diğer birçok ortamın böyle bir durumu öngörerek değil “yoğunluk ekonomisi”ni dikkate alarak tasarlanmış olması.
Eğer şu anda karşı karşıya olduğumuz şartların kalıcı olacağı düşünülse o zaman belki yeni yatırımlara kalkışılabilir. Ancak şu andaki belirsizlikle maalesef mevcut düzene rötuşlar yaparak ilerleme ihtiyacı doğuyor. Nitekim böyle yaratıcı çözümler çıkmaya başladı bile. Bunlardan biri pleksiglas veya benzeri şeffaf malzemelerin kişileri ayırmada kullanımı. Örneklerini bizde bankalarda da görebilirsiniz. Tayland ve Hollanda’da restoran ve kafelerde de İtalya’da şezlongların ve ABD’de kuaförlerde koltukların arasında da... Sanırım böyle pratik, günü kurtaran yaklaşımları giderek daha çok göreceğiz.
KALICI UZAKTAN ÇALIŞMA
Şirketlerin neler yapması lazım? Herhalde ilk yapılacak şey, sektör, müşteriler, şartlar ve yetkinlikler açısından nelerin geçici veya kalıcı olarak değiştiğinin değerlendirilmesi. Kesin olan bir değişim uzaktan çalışmayla ilgili. Şirketler bunun çalıştığını gördü. Sosyal mesafe koşulları ofislerde uygulandığında herkes ofisten çalışmaya devam ederse daha fazla metrekare gerekecek. Bazıları uzaktan çalışırsa bu gerekmeyebilir. Üstelik maliyetler de azalır. Bu salgın birçok şirket için uyandırma zili oldu. Morgan Stanley CEO’su gelecekte çok daha az ofis alanına ihtiyaç duyacaklarını söylüyor. Mondelez CEO’su “Farklı şekillerde çalışabiliriz, bu kadar global ofise ihtiyacımız yok” diyor.
Yeniden başlarken şirketlerin önceliği mutlaka çalışan ve eğer tüketiciye dönük bir işse müşteri sağlığının güvence altına alınması olacak. Bu konuda devlet çeşitli kurallar koyuyor ve yönlendirmeler yapıyor. Çalışma alanları, kafeterya, servislerle ilgili düzenlemeler, çeşitli işaretlemeler, periyodik dezenfeksiyon, ateş ölçümü gibi şirketin yapacağı hazırlıklar dışında belki de en önemli iş çalışanlarda maske, sosyal mesafe gibi davranış modellemesi olacak. Müşteri tarafında ise özellikle perakende yeniden başlama konusunda ayrıca dikkatle incelenmesi gereken bir alan. Şurası kesin ki müşteri güvenliği konusunda devlet ve iş yeri sahiplerinin ötesinde asıl sorumluluk tüketiciye düşüyor.
Perakende sektöründe işlerin ve bazı tüketici alışkanlıklarının kalıcı olarak değişmesi, bir sürpriz olmaz. Aynı şey havayolları için geçerli. Yapılabilecek şeyler elbette var. Yeni yollar bulunacaktır. Ertelenen talep olan berberler, sağlık sektörü, dişçiler gibi bazı işler hızla eskiye dönecektir. Eğer uzaktan çalışma oranı artmazsa otomotiv beklenenden hızlı geri dönebilir. Özel araç kullanma eğilimi artabilir. Bankalarda daha az şubeye doğru bir eğilim şaşırtıcı olmaz. Finansal ve profesyonel hizmetler sektöründe uzaktan çalışma artacak. Dünyanın üçte birinin durduğu bir ortamda yeniden başlamak “nerede kalmıştık” gibi olmayacak.
“Yeniden başlamak ‘Nerede kalmıştık’ gibi olmayacak.”
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?