Amerikalılar Trump'ı seçer mi?

27.09.2016 16:37:090
Paylaş Tweet Paylaş
Amerikalılar Trump'ı seçer mi?
Eğer Britanyalılar, Brexit için oy verebiliyorsa o zaman Amerikalılar da Donald Trump’ı seçebilir.” Bugünlerde ABD içinden ve dışından çok sayıda ciddi insan, bu söylemi dile getiriyor. Ancak bu kıyaslamayı geçersiz kılan nedenler hiç de az değil. Fakat Brexit’e verilen oyların, Amerikalıları kendi politik elitlerine karşı savaş açmaya heveslendirme ve ABD tarzı bir popülizmin Trump’ı başkan yapma ihtimali son derece düşük olsa da bu durum yine de Başkan Hillary Clinton’ın önüne fevkalade ciddi zorluklar çıkaracak. Birincisi, Birleşik Krallık ile ABD arasında muazzam demografik farklılıklar var. Brexit’i destekleyen Britanyalı seçmenlerin çoğu, son yıllarda hızlanan göçlerle alarma geçmiş, küreselleşmenin iş imkanları üzerindeki etkisinden çılgına dönmüş ve ilgisiz politikacılara aşırı kızgın olan beyaz tenli işçi sınıfından oluşuyor. Oysa ABD’nin demografisi, Birleşik Krallık’a kıyasla çok daha çeşitli. Brexit’teki oyların yaklaşık yüzde 94’ü beyaz insanlar tarafından kullanıldı. ABD’de bu oran yüzde 70’e ancak yaklaşabilecek ve anketler Trump’ın az eğitimliler arasındaki avantajının, daha iyi eğitimliler ve ırksal azınlıklar arasındaki açığını kapatmaya yetecek kadar büyük olmadığını gösteriyor. Buna ilaveten yurtdışında doğan Britanya vatandaşlarının sayısı 20 yıldan kısa bir sürede 2’ye katlandı. ABD’de ise yurtdışında doğanların oranının 150 yıldan uzun bir süredir kademeli olarak artması sayesinde göçmen karşıtlığının şiddeti aynı seviyede yüksek değil. Üstelik Brexit referandumu yüzünden seçmenler, kendi ülkelerinin kimliği meçhul bir kurumla olan bağlarını sorgulamak gibi oldukça soyut bir soruya muhatap bırakılmıştı. ABD’li seçmenler ise önümüzdeki kasım ayında iki bilindik yüz arasında bir seçim yapacak. Son olarak da ABD’deki başkanlık seçimlerinde son sözü, kilit eyaletlerdeki birkaç demografik grup için bu savaşı ezici bir üstünlükle önemli kılan ABD sisteminin tuhaflıkları söyleyecek. Onca popülaritesine rağmen Trump’ın işi zor. Hillary Clinton’ın Demokratlar’ı son 6 başkanlık seçimlerinin 5’inden galip çıktı ve ABD’de kullanılan “delegeler kurulu” sistemi, onun avantajını daha da artırıyor. Bir adayın kazanabilmesi için 270 delegenin oyunu alması gerekiyor. Demokratlar’ın art arda yapılan 6 seçimde kazandığı 18 eyaletten Clinton’a 242 delege oyu gelebilir. Bu seçimlerde Cumhuriyetçiler’in kazandığı 13 eyaletten ise kendilerine ancak 102 oy gelebilir. Kısacası Clinton’ın zaferini ilan edebilmesi için geri kalan 19 eyaletten sadece 2-3’ünü kazanabilmesi yeterli. Sırf oy zengini Florida bile onu zafere taşımaya yetecek. Eğer Donald Trump kazanacaksa kendi popülist mesajlarını başkanlık seçimlerinde genellikle demokratları destekleyen ve göçmenlerle ticaret politikalarından endişelenen beyaz işçi sınıfının çok sayıda olduğu eyaletlere ulaştırmak zorunda. Bu gruptan oy vermeleri için aşırı sayıda insanı teşvik etme ihtimali yüksek. Ancak rahatsız edici tarzı ve milliyetçi mesajları, aynı zamanda çok sayıda yeni seçmeni de karşısına almasına neden olacaktır. Bu nedenlerden dolayı Donald Trump’ın kazanma ihtimali çok düşük. Ancak Trump’ın olası yenilgisi çok sayıda Amerikalının tıpkı artan sayıda Britanyalı ve Avrupalı gibi küreselleşmeye düşman kesilmesi ve iş imkanlarına yeniden sınırlar konmasını arzuladıkları gerçeğini karartmamalı. Trump aslında yüzlerce farklı yoldan berbat bir kuryelik yaptı. Ancak kamuoyunda artan kızgınlığın sinyalleri, hem sağdan hem soldan geliyor. Trump’ı Cumhuriyetçi Parti’nin başkan adayı yapan mesajı, “Amerika’yı yeniden muhteşem bir ülke” yapacak bir başkan olacağını ileri süren savıydı. Oysa Demokrat Parti’nin adaylık yarışında Clinton’ın güçlü ve inatçı rakibi Bernie Sanders da hitap ettiği solcu gençlere hemen hemen aynı savlarla yaklaşmıştı. Onun hedefinde ise Çin ve Meksika ile yapılan ticaret anlaşmalarından çok büyük bankalar ve şirketler vardı; ancak dile getirdiği korkular benzerdi. Adaylık sürecinde Clinton bu gibi çetrefilli konularda ticareti küçültme ve Barack Obama’nın kendi mirasının çok önemli bir parçası olarak gördüğü devasa bir ticaret anlaşması olan Transpasifik Ortaklığı’na verilen desteği geri çekme vaadiyle tepki vermişti. Ancak şayet Başkan Hillary Clinton, Trump ile Sanders’i yendikten sonra tekrar çabucak ticaret-yanlısı, küreselleşme-taraftarı politikalara geri dönerse seçmenlerin kendisini neden başkan yaptıklarını anlamaktan uzak kaldığını göstermiş olur. Ve eğer verilen mesajı almazsa da onun başkanlık “balayı” çok da uzun süreli olmaz.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


YAZARIN DİĞER YAZILARI TÜMÜNÜ GÖRÜNTÜLE

Yorum Yaz