Bugün her ne kadar ekonomik kaygılar tekrar artıyor olsa da panikle birlikte AB üyeleri arasında politik uyum da kaybolmuş gibi görünüyor.
2011 ve 2012’deki Euro Bölgesi krizinin zirvesindeyken AB üye devletleri ekonomik çalkantıyla başa çıkabilmek için bir politik uzlaşmaya gitmek zorunda kalmıştı. Bugün ise her ne kadar ekonomik kaygılar tekrar artıyor olsa da panikle birlikte politik uyum da kaybolmuş gibi görünüyor. Bu yılın kıta genelindeki politika yapıcılar açısından bir hayli zor geçme ihtimali oldukça yüksek.
Birincisi, üye devletler içindeki Avrupa karşıtı politik partilerin yükselişi bu yıl da sürecek. Aşikar sıkıntılardan ilkinin işareti Alexis Tsipras liderliğindeki sol eğilimli halkçı partinin bu hafta sonundaki seçimleri kazanarak hükümet kuracağı Yunanistan’dan geliyor. Son üç yılda gerçekleştirilen yapısal reformlar sayesinde 2015 yılında Euro Bölgesi’nin en hızlı büyüyen ekonomilerinden birisi olacak İspanya’da ise işsizlik olağanüstü yüksek seviyede kalmaya devam edecek. Catalonia bölgesindeki ilkbahar seçimleri ayrılık taraftarı baskıları artıracak ve bir diğer düzen karşıtı solcu parti olan Podemus ekim ayındaki genel seçimlerin ardından İspanya hükümetinin daha da zayıflamasına yol açacak. İtalya ve Fransa’daki seçmenler de kendi hükümetlerini büyük bir dikkatle izliyor ve hükümetlerin üzerlerindeki baskıyı arttırıyorlar.
Sonuçta ortaya Avrupa’nın devam etmekte olan ekonomik reform sürecinde fiili bir duraklama çıkacak. Fransa’nın Milliyetçi Cephe’si (FN), Britanya’nın UK Bağımsızlık Partisi (UKIP) ve hatta Almanya’nın Alternatif Almanya Partisi’nin (AfD) bile akıllara getirdiği üzere ortak pazardan en fazla kazançlı çıkan ülkelerde bile Avrupa’ya inançsızlık derin kökler salacak. Önümüzdeki aylarda ekonomiler yavaşladıkça bu yılın başlarında büyümenin nasıl yeniden tesis edileceği hakkındaki tartışmalar da artacak ancak tüm bunlar göstermelik kalacak.
Ancak 2015 yılında Avrupa’nın en büyük sorunu devletler içindeki halkçı muhalefetten değil kendi hükümetleri arasındaki artan gerilimlerden kaynaklanacak. Kısacası Avrupa’da popülist baskıların azalmasını görme ihtimalimiz çok düşük, çünkü ekonomik canlanmayı engelleyen tasarrufları destekleyen mevcut politikalar değişmeyecek. Neden mi? Çünkü Almanya ve Şansölye Angle Merkel tarafından izlenen mevcut politikanın değişmesi için hiçbir neden yok. Almanya’nın bu yıl da Avrupa liderliği için tek bir rakibi bile yok. Fransa Cumhurbaşkanı Francois Hollande’ın tarihsel olarak düşük onay alması yüzünden Avrupa müzakerelerindeki etkinliği azalacak. İngiltere Başbakanı David Cameron ise mayıs ayındaki seçimleri kazanmayı garantilemek için İngitere’yi AB’den çıkma yolundaki referanduma götürme çabalarını sürdürecek. Sonuçta güçlü bir Almanya, zayıf bir Fransa ve kayıp bir Britanya ile mevcut düzen devam ettirilecek.
Bu yıl boyunca yavaşlayan ekonomik büyümeye ve Euro Bölgesi’nin deflasyona sürüklenmesiyle ilgili endişelere rağmen Merkel’in ilk öncelikleri arasında “kara deliği” yani federal bütçe açığını kapatmak ve diğer tüm ekonomik hedefleri buna bağlamak var. Yurtiçindeki mali disiplin, Alman seçmenler arasında yurtdışındaki mali tasarruf için bir talep yaratacak ve AB genelinde ciddi bir canlanma yaşanması olasılığını engelleyecek. Zaman içinde Almanya’nın acı reçetesi olumlu sonuçlar doğurabilir, ancak bunun Avrupa’nın büyümesine de 2015 yılında politik bir istikrar sağlanmasına da hiçbir katkısı olmaz. Avrupa Merkez Bankası’nın bu yılın başlarında parasal genişleme politikalarına başvurma ihtimali çok yüksek, ancak Almanya’nın direnci onun etkinliğini sınırlayabilir.
Bunların dışında dış politika meydan okumaları da söz konusu. Rusya ile olan restleşme 2015 yılında da artarak sürecek, çünkü Başkan Putin Ukrayna’dan vazgeçebileceğine inanmıyor ve Birleşik Devletler ile Avrupa da Rusya ekonomisi üzerindeki yaptırımları sürdürerek onu Batı ile arasındaki kavgaları artırarak yurtiçindeki popülaritesini korumaya te��vik ediyor. Önümüzdeki yıl boyunca Avrupa’nın ekonomik büyümesi yavaşladıkça Almanya liderliğindeki Moskova’ya karşı sert yaklaşım yüzünden bu yaptırımlar nedeniyle kendi yurtlarında başları en fazla ağrıyan Avrupalılar arasında endişeler artacak. Bu arada ABD casusluğu yüzünden AB’de yükselen ABD karşıtı tutumların olduğu bir dönemde transatlantik ittifakın bozulması da gündeme gelecek. İşleri daha da karmaşıklaştıran bir başka husus ise Irak ve Suriye’de savaşan Avrupalı vatandaş sayısı ve bu ülkelerdeki Müslüman nüfus dikkate alındığında Avrupa’nın Ortadoğu dışında İslamcı teröristlerin saldırılarına karşı en savunmasız bölge olduğu gerçeği.
Akıllı bir lider bir krizin asla heba edilmemesi gerektiğini gayet iyi bilir ve Avrupalı liderler bir felaketle yüzleşmemek için Avrupa’daki borç krizine karşı birlikte mücadele etmişti. Avrupa Merkez Bankası, Almanya liderleri ve İtalya, İspanya, Portekiz ve Yunanistan gibi güneyli ülkelerin hükümetleri Avrupa’nın tehlikeli bir fırtınayı atlatması için gerekli vizyonu ve cesareti büyük bir başarıyla sergilemişlerdi. Ancak kriz anlayışı artık değişti ama yapılacak işler henüz bitmedi. İşte bu yüzden 2015 Avrupa ve Avrupa’nın geleceği hakkında iyimser olabilmek için çok önemli bir yıl olacak.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?