Brezilya ve Türkiye'de neler olacak?

8.02.2016 11:20:140
Paylaş Tweet Paylaş
Brezilya ve Türkiye'de neler olacak?
2013 Haziran’ında İstanbul’daki yetkililer yeni yapılacak bir alışveriş merkezine yer açmak için ağaçlık bir koruyu kesmek amacıyla harekete geçmiş ve birkaç düzine kadar protestocuyu şehir merkezine sıkıştırmıştı. Sergilenen bu zalimce polis tepkisi yüzünden söz konusu alana daha fazla sayıda protestocu geldi. Ardından peş peşe şiddet olayları yaşandı ve sadece birkaç gün içinde Türkiye’nin dört bir yanındaki şehirlerin caddeleri bir milyondan fazla protestocunun akınına uğradı. Aynı ay içinde Sao Paulo’daki toplu taşımacılık ücretlerine yaklaşık yüzde 7 oranında zam yapılacağı haberi üzerine meydanları protestocular doldurdu. Sergilenen zalimce polis tepkisi yüzünden söz konusu alana daha fazla sayıda protestocu geldi. Şiddet olayları başladı ve sadece birkaç gün içinde Brezilya’nın başkentini bir milyondan fazla protestocu işgal etti. Önceden hiç uyarı mesajı alınmamış olmasına rağmen dünyanın en fazla gelecek vaad eden gelişmekte olan piyasalarından ikisi şaşırtıcı bir kamuoyu öfkesi silkinmesiyle allak bullak oluverdi. Protestocular bu hükümetleri kamuoyunun fikrine hiç saygı göstermemekle suçlamışlardı. Seçimle başa gelmiş yöneticiler kendi popülaritelerini sağlama almak için halkı sefaletten kurtarmanın yeterli olacağına inanıyorlardı. Oysa fena halde yanılıyorlar.
POLİTİK ÇALKANTI
Brezilya ve Türkiye son iki yıldır giderek derinleşen bir politik çalkantıya doğru sürükleniyor. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçen hafta sürpriz bir seçim başarısı elde etti ve onun politik düşmanlarına karşı gerçek veya hayali cepheden yürüttüğü saldırıları devam edecek. Onun ülkesi şu anda taban tabana kutuplaşmış durumda ve 2016 yılı boyunca yapılması elzem ekonomik reformlar konusunda politika yapıcıların dikkatini dağıtacak daha da ileri boyutta siyasi sürtüşmeler yaşanması beklenebilir. Erdoğan bu süreçte kendisine daha büyük politik güç kazandıracak anayasal değişiklikler için kampanya sürdürmeye devam edecek. Muhalefet liderleri ve Recep Tayyip Erdoğan’ın kendi Adalet ve Kalkınma Partisi’ndeki rakipleri ise ona meydan okumak için ortaya bir fırsat çıkmasını bekleyecekler. Politik değişim yaratma konusunda hiçbir etkileri olmadığını hissedenlerce yapılacak protestoların artmasını bekleyebiliriz. Polisin de güçle tepki vermesi ve protestoları kana bulaması riski de çok yüksek. Brezilya Devlet Başkanı Dilma Rousseff’in başı ise zayıf bir ekonomi ve Brezilya’nın geniş bir politik elitler yelpazesinin dahil olduğu ve Rousseff’in bir zamanlar yönetim kurulu başkanlığını yaptığı devlet kontrolündeki bir petrol şirketi olan Petrobas’daki yolsuzluk skandallarıyla dertte. On yıl önce tarihi zirvelerini gören emtia fiyatları sayesinde Brezilya’nın büyümesi hızlanmış, ancak hükümet bu beklenmedik gelir artışını yeterince yatırıma dönüştürememiş ya da ülkenin zayıf altyapısı için gerekli doğrudan yabancı yatırımları cezbedememişti. Daha iyi bir yönetime ve kamu hizmetlerine sahip geniş bir orta sınıf yaratma sürecinde gemi azıya almış yolsuzluklar ve kaçırılan fırsatlar, emtia fiyatlarının keskin bir şekilde düştüğü, büyümenin yavaşladığı ve rüşvet skandallarının birer birer ifşa olduğu bir ortamda büyük bir yıkıma yol açmıştı. Ancak uzun vadede bu her iki ülke için de iyimser olmak için elde gayet iyi nedenler var. Türkiye’de Erdoğan karşı çıkanlara, eleştirenlere ve protestoculara karşı pervasız tavrını sürdürmeye devam edecek, ancak o bir Vladimir Putin değil ve Türkiye de Rusya değil. Onun Adalet ve Kalkınma Partisi parlamentoda bu yılın başlarında ilk defa kaybettiği çoğunluğu geçen hafta tekrar kazandı, ancak bu sefer yüzde 50’nin altında bir oyla. O asla Türkiye’nin idari kurumlarının, medyasının, mahkemelerinin ve istediği muhalefet partilerinin kontrolünü ele geçiremeyecek. Burada önemli bir husus da onun en büyük başarısının yani ekonominin büyüme motorunu İstanbul, Ankara ve İzmir’in ötesindeki uçsuz bucaksız Anadolu kırsalına doğru genişleterek Türkiye’nin kişi başına gelirini nerdeyse üçe katlaması onun ayakta kalmasını sağlayacaktır. Hem Erdoğan hem de onun gücünün sınırları sayesinde önümüzdeki yıllarda Türkiye muhtemelen çok daha güçlü olarak ortaya çıkacaktır. Brezilya’da protestolar devam edecek ve Rousseff kendi selefi ve akıl hocası eski Başkan Luiz Inacio Lula da Silva kadar popüler olmayı asla beceremeyecek. Lava Jato olarak bilinen skandal Brezilya’nın en güçlü insanlarından çoğunun kariyerini bitirecek ve nihayetinde Roussef’ın görevini kötüye kullanma suçlamasıyla sonuçlanabilir. Ancak savcılar ve medya gelecekte bu ülkedeki rüşvet kültürüne karşı savaş açmak için çok daha özgür olacaklar. Zaruri olarak Brezilya’nın uzun vadeli kalkınmasında en büyük engel olarak duran fiziksel altyapısı için kaçınılmaz olan yatırımlar yapılacak. Ve tıpkı Türkiye’de olduğu gibi burada da iktidardaki partinin başarılarından bazıları geriye döndürülemez. Her iki ülkenin de gelecek iki yıllarında dört gözle bekledikleri pek fazla beklentileri yok, ancak Brezilya ve Türkiye şimdi kendi süregelen pozitif değişimi sürdürmek zorunda.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


YAZARIN DİĞER YAZILARI TÜMÜNÜ GÖRÜNTÜLE

Yorum Yaz