Daha iyi bir liderlik ihtiyacı

5.09.2018 12:28:000
Paylaş Tweet Paylaş
Daha iyi bir liderlik ihtiyacı

Hükümetsiz geçen 5 ayın ardından ortanın solu SPD’nin üyeleri, sonunda Şansölye Angela Merkel liderliğindeki koalisyona katılma yönünde oy verdi. Almanya’da hiçbir acil durum yok. Ekonomi büyümeye devam ediyor ve siyaset sahnesi gayet istikrarlı görünüyor. Ancak bu sonuncu büyük koalisyonun zayıflığı Avrupa için kötü bir haber. Avrupa’nın liderliğe ihtiyacı var ve Fransa’nın Emmanuel Macron’unun da Euro Bölgesi’nde güçlü bir reform ortağına ihtiyacı var. Küresel seviyede, hukukun egemenliği, insan hakları, açık piyasalar ve açık sınırlar gibi liberal değerlerin de bir lidere ihtiyacı var. Amerika Birleşik Devletleri gibi Almanya da bu sorunlara kusursuz çare olmaktan uzak duruyor. Ancak Donald Trump’ın “Önce Amerika” çığırtkanlığı yapması ve Xi Jinping’in Çin’de görev süresi sınırını kaldırmasıyla birlikte ülkelerde ardı ardına ortaya çıkan diktatörlerin yanında Angela Merkel yine de bu değerlerin en güçlü savunucusuymuş gibi görünüyor. Onun işi sadece daha da zorlaşmış durumda. Son 5 yılda Almanya’da çok şey değişti. Yeni kurulan koalisyon geçen ekim ayında yapılan seçimlerde toplamda yüzde 53 oy alabildi, oysa 2013 yılındaki seçimlerde toplam oy oranı yüzde 67’ydi. Yapılan son anketler bugün tekrar seçim yapılsa bu oy oranının yüzde 50’nin altına inebileceğini söylüyor. Şubat ayında yapılan bir anket SPD’nin oyunun aşırı sağcı olan Almanya İçin Alternatif Partisi’nin altına düştüğünü ve dolayısıyla onu Almanya’nın ana muhalefet partisi haline getirdiğini gösteriyor. SPD üyelerinin sadece yarısı bu yeni hükümete katılmak yönünde oy verdi, ancak partinin gençlik kolları bu fikre karşı bir kampanya yürüttü ve hükümete katılmaya evet diyenlerin dahi pek de istekli olmadığı gözlemleniyor. Politik anlamda zayıf bir Almanya aslında Avrupa için kötü bir haber, çünkü tam da reform yapılması gereken bir zamanda Merkel’in güç kaybetmesi, AB’yi kuvvetli bir liderlikten mahrum bırakacak. Macron, savunma, vergiler ve iltica yasalarıyla ilgili AB genelinde ortak politikalarla dargın milliyetçileri yanına çekmek ve Euro Bölgesi’ni desteklemek amacıyla tasarlanmış kapsamlı değişiklikler öneriyor. Euro Bölgesi parlamentosu, Euro Bölgesi bakanları, bir Euro Bölgesi bütçesi, vergi politikalarında daha iyi koordinasyon ve sınırların kontrolünde ortak bir yaklaşım çağrılarında bulunuyor. Ancak Avrupa Konseyi, Komisyonu, Parlamentosu ve Merkez Bankası üyelerinin 2019 yılında yerlerine başkalarının gelmesinden önce bu planları onaylayabilmelerini sağlaması için Macron’un arkasına Merkel’in güçlü desteğini alması şart. Almanya’nın güçlü politik desteğine ihtiyaç duyan sadece Avrupa değil. Donald Trump, ABD başkanlık seçimini kazandığında Merkel onun deneyimsizliğinden, dengesiz mizacından, korumacı söylemlerinden ve göçmen karşıtı kampanya retoriğinden istifade etmeye kalkışmamıştı. Aksine, her iki liderin ve ülkenin başarılı bir şekilde birlikte çalışabileceğine dair içten temennilerini sunarak kendisini tebrik etmişti: “Almanya ve Amerika demokrasi ve özgürlüğün yanı sıra herkesin kökeni, derisinin rengi, mezhebi, cinsiyeti, cinsel eğilimi veya siyasi görüşlerinden bağımsız olarak hukukun egemenliğine ve insanlık onuruna saygıya dayalı ortak değerlerle birbirine bağlıdır” şeklinde yazmıştı. “Hem şahsen kendi adıma hem de ülkelerimiz arasında yakın iş birliği sunma arzumun temelinde bu değerler yatmaktadır.” Trump’ın söz ve eylemlerinin ABD politikasını bu değerlerin desteklenmesi ve korunmasından uzaklaştırdığı ve Washington’un da bunlarla çelişkiye düştüğü bir ortamda Merkel’in bu söyledikleri çok daha önem kazanıyor. O malların, hizmetlerin, paranın ve insanların serbestçe dolaşımıyla özetlenebilecek Avrupa Birliği’ni tanımlayan ideallerden ödün vermeyi reddediyor. Mültecilere kucak açıyor, insanlık tarihindeki en ihtiraslı ve idealist siyasi proje olan AB’yi destekliyor ve sayısı her geçen gün artan güçlü ülkelerdeki politikaları giderek daha fazla etkisi altına alan popülist/milliyetçi eğilimlere karşı çıkıyor ve bunlar çok önemli. Ancak şimdi Merkel’in sadece ortanın solunun değil, aynı zamanda aşırı sağın da gündeme getirdiği sorulara ve meydan okumalara cevap vermek zorunda olan bir hükümete liderlik yapması gerekecek. Kendi ülkesindeki güçsüz pozisyonu, Avrupa veya başka yerlerde de tavizler verme ve uzlaşmalar sağlamakta elini zayıflatacak. AB gelecek krizlere karşı çok daha savunmasız olacak ve Batılı liberal değerlerin savunulması da çok daha güçleşecek. Merkel’in işi daha bitmedi. Almanya’nın şansölyesi olarak dördüncü ve sonuncu dönemine başlarken partisi halen Almanya’nın en güçlüsü ve onun kişisel popülaritesi partisinden bile fazla. Almanya’nın ekonomisi büyümeye devam edecek. Maalesef ki Avrupa’nın ve dünyanın öfkeli ve dengesiz Donald Trump’tan ve sorunlarla boğuşan Angela Merkel’in sunabileceğinden daha iyi bir liderliğe ihtiyacı var.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


YAZARIN DİĞER YAZILARI TÜMÜNÜ GÖRÜNTÜLE

Yorum Yaz