Kore krizindeki en büyük sorun, hangi kelimelerin ciddiye alınması ve hangilerinin görmezden gelinmesine karar verilmesinde yatıyor. Dünyanın tek komünist aile hanedanlığının liderleri, yıllardır ABD, Japonya ve Güney Kore’yi ateş gölünde boğmakla tehdit ediyor. Eski ABD başkanları bu tehditlere kulak asmamış ve rejim üzerindeki baskıları artırmanın güvenli yollarını bulmak için Çin ve Güney Kore ile gizli kapaklı görüşmeler yürütmüştü. Artık işler değişiyor ve dünyanın bu sorunla daha yakından ilgilenmesinin vakti geldi. Bugün iki önemli değişiklik söz konusu. Birincisi, Donald Trump’ın seleflerine kıyasla işleri sessizce halletmeye daha az istekli olması. Trump, Kuzey Kore’ye savaş gemileriyle yaklaşıyor ve Kuzey Kore’yi icabına bakmakla tehdit ediyor. Ayrıca Kim Jong-un ile görüşmeyi arzuladığını da söylüyor. Bu farazi görüşmede neler olacağına bağlı olarak ya bir uzlaşıya varılacak ya da bir savaş çıkma olasılığı artacak.
TRUMP SAVAŞ ÇIKARABİLİR Mİ?
İkinci uyuşmazlık çok daha önemli. Trump’ın kendinden beklendiği üzere çok daha agresif bir tepki vermesi garanti, çünkü uydu görüntüleri DPRK’nin (Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti) son yıllarda ABD topraklarına kadar ulaşabilecek ve minyatür bir nükleer başlık taşıyabilecek kapasitede balistik füze yapımında çok ciddi ilerlemeler kat ettiğini gösteriyor. Zaten Obama da işte bu yüzden Trump’ı Kuzey Kore’nin kendisinin dış politikadaki en büyük meydan okuması olacağı yönünde uyarmıştı. Dengesiz bir mutlak diktatörle pazarlık yapmak başka bir şeydir, ama bu diktatörün en büyük şehirlerinizden bazılarına nükleer başlıklı füzeler göndererek sizin savunma sistemlerinizi sınaması çok daha farklı bir şeydir. Trump’ın önündeki seçenekler, Obama’nınkilerden daha iyi değil. Müeyyideler Pyongyang’ın zihniyetini değiştirmeyecektir. Kuzey Kore halkına dayatılan cefalardan bu liderlik hiçbir şekilde politik bedel ödemiyor ve sadece Kim hükümetinin Kuzey Kore halkını dışarıdakilerin kendilerini yok etmek istediklerine ikna etmesine yarıyor. Olası bir Kore krizinin sınırlarından içeriye hastalıklı ve aç insanlardan oluşan bir göçmen seli yaratmasından korkan Çin’in ise bu konuda yardımcı olma ihtimali çok zayıf. Bununla birlikte potansiyel alternatiflerin hepsinin tükendiğinden emin oluncaya kadar yüksek riskli sürpriz bir saldırı başlatmaya gücünün yetmeyeceğinin farkına varacak olan Başkan Trump’ın etrafında çok sayıda soğukkanlı insan var. Başkanın dramatik uyarıları halen Başkan Xi Jinping’in Pyongyang üzerindeki baskılarını adamakıllı artırması ümidiyle başlıca Çin’e yönelik olarak yapılıyor. Aynı zamanda artan tehdidin ciddiyetini anladığını ifade ederek Güney Kore ve Japonya ile olan dostluklarını da pekiştirmek istiyor. Ancak Güney Kore’nin kendini savunması için daha fazla para ödemesi ve ABD ile olan ticaret anlaşmasının tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini ileri süren yorumları, bu konuda hiç de yardımcı olmuyor. Trump ayrıca bu kabadayı söylemlerinin Kuzey Kore liderliği arasında şüpheler beki de fitneler yaratacağını da ümit ediyor olabilir. Ancak şimdilik DPRK’nin füze teknolojisi tehlikeli sınıra gelmiş değil ve Trump bir savaş çıkaracakmış gibi görünmüyor.
KUZEY KORE İÇİN KRİTİK SORULAR
Ancak önemli bir risk daha var. Gözünüzün önüne en iyi durum senaryosunu getirin. Kuzey Kore’de gerçekleşen bir darbe, barışçıl bir rejim değişikliğine yol açmıştır. Çin nükleer silahların ve mühimmatın kontrolünü sağlamak için devreye girmiş ve Pekin Kore’nin kuzeyiyle güneyinin tekrar birleşmesini sağlayan bir plana olur vermiştir. Kuzey Kore’nin çöküşüyle 25 milyondan fazla insan vatansız kalabilir. O zaman ortaya Korelileri tekrar bir araya getirmenin maliyetini kimin ödeyeceği sorusu çıkacak. Eldeki kanıtlar, Kore’nin yeniden birleşmesinin Almanya’nınkinden çok daha pahalıya patlayacağını gösteriyor. Kuzey Kore’nin nüfusu, Güney Kore’ninkinin yarısından fazla. Ancak kişi başına geliri sadece yüzde 5 daha düşük. Ayrıca iki ülke arasında ticari ilişkiler de neredeyse yok denilecek seviyede. Birleşmiş Kore’nin refah eşitliğine yakın herhangi bir şey yaratabilmesi için birkaç on yıl boyunca altyapıya, eğitime ve tarıma yılda milyarlarca dolar yatırım yapması gerekecektir. Milyonlarca eğitimsiz Kuzey Koreli için dünyanın ileri ekonomilerinde iş bulmak ne kadar kolay? Bu insanlar iş bulamazsa o zaman ne olur? Kim Jong-un’un ABD topraklarına nükleer bir saldırı başlatma anı gelmeden önce dünyanın işte bu sorulara cevap bulması şart.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?