Latin Amerika’daki kritik meydan okumalar

31.10.2018 11:47:000
Paylaş Tweet Paylaş
Latin Amerika’daki kritik meydan okumalar


Son zamanlarda medyanın Latin Amerika’ya olan ilgisi, iyi bir nedenden dolayı Venezuela’daki politik krize ve ekonomik yıkıma odaklanmış durumda. Burada seçimleri kazandıktan sonra muhalefetin kazanımlarına tepki olarak parlamentoyu etkisizleştiren, mahkemeleri siyasi yandaşlarıyla dolduran ve bağımsız medyanın neredeyse tamamını bertaraf eden bir iktidar partisi var. Muhalefet grupları artık hükümete sadece sokaklarda baskı uygulayabiliyor. Politik şiddet yüzlerce can alıyor. Bocalayan petrol ihracatına bağımlı ve yıllardır yanlış planlanmış politik cambazlıklarla çarpıtılan ekonomisi, yiyecek ve su da dahil olmak üzere en temel tüketici ürünlerinde bile kıtlıklar yaşanmasına neden oluyor. Binlerce mülteci yaşamlarını kurtarmak için sel olup komşu ülkelere akıyor. Mayıs ayında Venezuela ordusunun dört kademesinin her birinden askerlerin katıldığı başarısız darbe girişimine dair haberler kimseye şaşırtıcı gelmiyor.

Ancak bu bölgedeki diğer önemli ülkelerin yüzleştiği meydan okumalar, Venezuela’nınkiler kadar şiddetli olmasa da Latin Amerika genelinde tırmanan acil problemlerin ve kamuoyunda artan öfkenin ortak özellikler olduğu çok açık.

Arjantin’de Mauricio Macri, büyümeyi yeniden başlatacak kapsamlı ekonomik reformlar yapma vaadiyle 2015’te başkan seçildi. Macri başlangıçta Arjantin ekonomisinde kademeli düzeltmeler yapmaya çalıştı, ancak altta yatan yatırımcı güvensizliğini gideremedi. Bu yıl ABD Hazine tahvilleri getirisindeki artış yüzünden gelişmekte olan piyasalardaki satış dalgasıyla birlikte nisan ayında pesodaki düşüş maratonu Macri’yi yardım istemek için Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) kapısını çalmaya zorladı. Enflasyon giderek artıyor. IMF Macri’ye Arjantin halkının sırtına daha ağır yükler bindirecek ekonomik reformları dayatacak politik önlemler önerecek. Ancak Macri büyük bir ihtimalle bunun bedelini ağır ödeyecek, çünkü seçmenler ona Arjantin’i insafsız borç verenlerin acımasız taleplerinden kurtarması için oy vermişti. Artık daha çok protestolar ve gaza gelmiş bir muhalefetle yüzleşecek. Gelecek yıl yapılacak ulusal seçimlerin olağanüstü çekişmeli geçmesine kesin gözüyle bakılıyor.

Meksika’nın büyüyen sorunları çok ciddi bir seçim sonucu doğurdu ve 1930’lardan bu yana ilk defa “solcu” bir başkan olan Andres Manuel Lopez Obrador’un deprem yaratan zaferiyle sonuçlandı. Bu patlamanın temelinde yıllardır biriken öfke var. Başkanlıktan ayrılan Enrique Pena Nieto’nun ailesinin karıştığı hikayeler de dahil olmak üzere kamudaki yolsuzluklar sürekli manşetlere çıkıyordu. Ülke genelinde cinayetler rekor seviyelere çıkmış ve çetelerin yarattığı şiddet dalgaları en beklenmedik bölgelere kadar bile sıçramıştı. Tam teçhizatlı uyuşturucu çeteleri, bu ülkenin bazı bölgelerinde kontrolü tamamen ele geçirmiş durumda. Bu çeteler terör estirirken politikacılar kendilerini riske atmak pahasına onlara karşı çıkıyordu. Bu yıl yapılan seçim kampanyasında yaklaşık 130 politikacı cinayete kurban gitti. Ayrıca Meksika’nın kuzeyindeki komşusuyla da başı belada. Donald Trump, 2015’te daha ilk konuşmasında Meksika’yı düşman ilan etmişti. Trump’ın cepheleştirici yaklaşımı Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması’nın (NAFTA) yeniden müzakere edilmesini istemesiyle devam etti. Meksika’nın çok yakında yepyeni bir başkana sahip olacağı ve NAFTA’ya yönelik kamuoyunda çok daha şüpheci bir bakışla bakılacağı belli olduğundan Trump bu anlaşmayla ilgili görüşmelerin 2019’a sarkacağını söylüyor.

Lopez Obrador’un göreve başlamasından önceki 5 aylık dönem boyunca ortada pek çok politik belirsizlik olacak ve sonrasında Meksika siyasetini değiştirmeye başladıkça daha da fazlası ortaya çıkacak.

Son olarak da on yıllar boyunca tarihindeki en berbat yolsuzluklar ve en korkunç ekonomik durgunluklarla yüzleşen bir ülke olan Brezilya, önümüzdeki ekim ayında tam gaz seçime doğru gidiyor. Hükümet harcamalarını kısarak Brezilya ekonomisini uzun vadede düzlüğe çıkarma amacıyla başlatılan reformlarda çok az yol kat edilebildi. Geçenlerde ülke genelinde kamyon sürücülerinin yaptığı bir genel grev bu ülkeyi felç etti ve hükümeti yükselen petrol fiyatlarına karşı benzin fiyatlarını arttırma planından vazgeçmeye zorladı. Giderek artan şiddet olayları yüzünden hükümet Rio de Janeiro’nun büyük bir bölümünde kontrolü orduya vermek zorunda kaldı. Anketlerde en yüksek oy alacakmış gibi görünen iki başkanlık adayından biri eski başkan olan ve şu anda yolsuzluk suçlamalarından hapiste yatan Luiz Inacio Lula da Silva ve diğeri de askeri yönetim ile polis devletine hayranlığını açıkça ifade eden emekli bir yüzbaşı olan sağcı senatör Jair Bolsonaro. Haziran ayında yapılan bir anket sonucuna göre 16-24 yaş aralığındaki Brezilyalıların yüzde 62’si ellerinden gelse bir an önce bu ülkeyi terk edecekler.

Bu ülkelerin tamamı geçmişte daha da derin krizlerle yüzleşmişti, ancak hiçbirini daha parlak günlerin beklediği söylenemez.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


YAZARIN DİĞER YAZILARI TÜMÜNÜ GÖRÜNTÜLE

Yorum Yaz