Sağlık politika ve ekonomiyi nasıl etkileyecek?

28.07.2016 11:26:140
Paylaş Tweet Paylaş
Sağlık politika ve ekonomiyi nasıl etkileyecek?
Global kamu sağlığındaki meydan okumaların değişen çehresi, bugün hem endüstrileşmiş hem gelişmekte olan ülkelerde önümüzdeki yıllarda çok ciddi politik ve ekonomik sorunlar doğmasına neden olacak. Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde kronik sağlık sorunlardaki artış yaşamları, aileleri ve ekonomilerin tamamını tehdit ediyor. Geçenlerde ABD Ticaret Odası’nın “Sağlık ve Ekonomiyle İlgili Global Girişim” çabasının bir parçası olarak yayınladığı bir raporda gözlemlenen bütün ülkelerde bulaşıcı olmayan hastalıklardan kaynaklanan verimlilik kaybı maliyetinin çok yüksek olduğu (ortalamada GSYİH’nin yaklaşık yüzde 5’i) ve neredeyse tüm ülkelerde bu maliyetin artma eğiliminde olduğu tahmin ediliyordu. Bu aslında hasta olduğu için işe gelemeyen, tam kapasitelerinin altında çalışan ve hastalık yüzünden emekliliğe zorlanan işçilerin üretkenliğine yönelik bir maliyet tahminidir. Oysa hükümetler ve çokuluslu kamu sağlığı kurumları genellikle dikkatlerini ve kaynaklarını, insanları korkutan, manşetlere çıkan ve özellikle de zengin ülkeleri tehdit etmeye başlayan Zika gibi akut ve bulaşıcı hastalıklara odaklama eğiliminde. Ancak şeker hastalığı, koroner kalp hastalıkları, yüksek tansiyon ve kanser gibi yaşam tarzıyla ilgili kronik sağlık sorunlarının bir ülkenin fiziksel ve ekonomik sağlığı üzerinde çok daha önemli ve kalıcı bir etkisi var. Ortada bir kriz ve medyanın ilgisinin olmaması yüzünden bu sorunlarla başa çıkılması çok daha zor. BM’nin Dünya Sağlık Örgütü’nde geçtiğimiz yıllarda yapılan aşırı bütçe kesintileri de çözümü zorlaştırıyor. Beklendiği üzere bulaşıcı olmayan hastalıklardaki artışın politik ve ekonomik etkisinin en şiddetli yaşanacağı yerler gelişmekte olan ülkeler olacak. Bu ülkelerde insanlar yoksulluktan kurtuldukça, beslenme ve yaşam tarzları değiştikçe ve nüfusları yaşlandıkça büyük bir hızla gelişmiş dünyadaki kronik hastalık örüntüleri baş gösterecek. Buralarda baş endişe kaynağı olarak sıtmanın yerini şeker hastalığı gibi sorunlar alacak. Ancak sağlık bakımı politikalarıyla birlikte gelen maliyetler ve riskler, politika yapıcıların değişiklikler yapması için onu politik anlamda en tehlike alanlardan biri haline getiriyor. Bunlar insanların kendi ceplerinden tıbbi giderlere gıda dışı herhangi bir kalemden daha fazla para harcadığı ülkeler. Sağlık bakımı harcamalarının her yıl yaklaşık 150 milyon insanı tekrar yoksulluğa ittiği tahmin ediliyor. Hükümetler bir an önce harekete geçse iyi olur. Çünkü sağlık bakımının altyapısını kurmak oldukça zaman alır. Tarihte modern bir sağlık bakımı sisteminin kurulmasının en hızlı ve en başarılı örneklerinden biri olarak değerlendirilen Güney Kore’nin evrensel sağlık bakımı sisteminin oturtulması 12 yıl sürmüştü. Yurttaşlar sefaletten kurtuldukça, orta sınıflar büyüdükçe ve kamunun daha iyi hizmet alacağına dair beklentileri arttıkça, bir sağlık bakımı güvenliği ağı kurma yarışında geride kalan hükümetler gelecek 10 yıl içinde yüksek bir istikrarsızlık riskiyle yüzleşecek. Örneğin daha şimdiden huzursuzlanan bir orta sınıfa sahip Brezilya’da 1990’larda Cardoso yönetiminden bu yana sağlık bakımını iyileştirmek adına Küba’dan doktor ithal etmek dışında çok az şey yapıldı. Suudi Arabistan’da ise düşük petrol fiyatlarına karşı önlem almak için devreye sokulan kemer sıkma tedbirleri bu hükümeti kendi insanlarına değerli hizmetleri ücretsiz sunma gibi geleneksel rolünü oynama yeteneğinden taviz vermeye zorlayacak. Türkiye ise aksine bu tedirgin edici genel kurala bir istisna teşkil ediyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Ak Parti akıllıca tasarlanmış ve gayet iyi fonlanan bir sağlık programını oturtmayı başardı. Çin hükümeti de kaynakların daha iyi tıbbi altyapılara ve insanların daha iyi bakımına yönlendirilmesiyle ilgili acil gereksinimin uzun yıllardır farkında. Xi Jinping yönetimi sağlık reformu konusunda bir hayli ciddi, ancak orada kaydedilen ilerlemelerin çoğu bugüne kadar hizmet kapsamını genişletmek ve artan kronik hastalıklara çözüm bulmak yerine ilaca erişimin artırılmasına ve tüketicilere olan maliyetinin düşürülmesine odaklanmış durumda. İyimser olmak için birtakım nedenler de yok değil. Doktorların eğitimine ve hastanelerle uzun vadede bakım tesisleri kurulmasına yeterince yatırım yapmayan hükümetler bile artık hava, su ve sağlık hizmetlerinin kalitesinin güncellenmesine para harcayarak sadece dolaylı yoldan olsa bile kamu sağlığında bir fark yaratacak adımlar atıyor. Hükümetlerin yapmak zorunda olduklarına inanmadan önce cesur adımlar attıklarına nadiren şahit olunur. Ancak gelişmekte olan dünyanın dört bir yanında yaşanan kronik sağlık sorunlarındaki artış aslında bizim daha şimdiden yaklaştığını gördüğümüz bir fırtınadan başka bir şey değil.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


YAZARIN DİĞER YAZILARI TÜMÜNÜ GÖRÜNTÜLE

Yorum Yaz