NURTAÇ AFRİDİ/YILDIZ HOLDİNG STRATEJİ VE BÜYÜMEDEN SORUMLU BAŞKAN
Nurtaç Afridi, Yıldız Holding’in ilk kadın yöneticilerinden biri… 2006 yılında holdingde kurumsal strateji grubunu kurmak üzere göreve başladı. O dönem Yıldız Holding hızlı büyümenin ardından hem yapılanma hem kurumsallaşma çalışmalarına hız vermişti. Afridi ile grup önemli bir dönüşümü hayata geçirdi. Afridi, önce tüm iş birimlerinin sahiplendiği bir vizyonla uzun vadeli hedef ve stratejileri hayata geçirdi ardından organizasyon ve performans yönetim sisteminin bu vizyonu destekleyecek şekilde oluşturulmasını sağladı.
“Bununla beraber kurumsal strateji çerçevesinde hangi işlere odaklanacağımızı, kaynakları etkin kullanmak için operasyon modelinin nasıl olması gerektiğini, hangi yetkinliklere sahip olmamız gerektiğini de belirledik” diyen Afridi, bugün geriye dönüp baktığında bu stratejilerin neredeyse hepsinin hayata geçtiğini söylüyor. Devamında neler yaptıklarını şöyle anlatıyor:
“2010 yılından itibaren, şirket satın almaları, birleşmeler ve ortaklıklarla, grubun odaklandığı işlerde, coğrafyalarda büyümesini ve hedeflediği yeni işlere girişini destekledik. Odaklanmadığı alanlarda yalınlaşmayı gerçekleştirdiğimiz satış işlemleri ile yapımızı güçlendirdik. Grubun tarihinde önemli değişim aşamalarından biri olan United Biscuits satın alması ile vizyonumuzdaki globalleşme hedefine ulaştık. Hedeflerimize uygun adımlar planlamaya devam ediyoruz.”
Önümüzdeki dönemde Afridi, Türkiye ve MENA bölgesinde Ülker markasıyla liderliklerini devam ettireceklerini ve pladis’in yeni satın almaları ve organik büyümesini sağlayacak yatırımlar için kaynak yaratacaklarını ifade ediyor. Bu noktadaki yol haritalarını da şöyle açıklıyor, “Önümüzdeki yıllarda satın alımlarımız için temel kriterimiz, pladis’in büyüme stratejilerine önemli ölçekte katkı sağlayabilecek, atıştırmalık sektöründe faaliyet gösterdiği pazarlarda güçlü markaları, etkili satış ve dağıtım ağlarına sahip şirketleri bulup, doğru fiyatla bünyeye dahil etmek olacak. Kuzey Amerika, Afrika, Latin Amerika ve Asya, fırsatları yakından takip ettiğimiz bölgeler. Küresel pazarda en hızlı büyüyen bisküvi, çikolata ve şekerleme üreticisi olmayı hedefliyoruz. Satın alma, birleşme ve stratejik işbirlikleri bu hedef yolunda önemli katkılar sağlamaya devam edecek.”
YILIN SATIN ALMACISI SEÇİLDİ
Afridi, Avusturya Lisesi ve Marmara Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümü mezunu. Almanya’da master yaptıktan sonra Arthur Andersen ve Accenture’da toplam 12 yıl denetim, strateji ve yeniden yapılandırma projeleri yönetti. Özellikle, üretim, telekomünikasyon ve perakende sektörlerinde 100’ün üzerinde proje gerçekleştirdi. Afridi, geçtiğimiz günlerde EMEA Finance’ın Achievement Awards ödüllerinde “Dealmaker of the Year” ödülünü aldı. İlk kez yatırım bankacısı olmayan birine bu ödülün verildiğini belirten Afridi, “Bugüne dek Yıldız Holding’de yönettiğim 50’nin üzerinde satın alma ve satış işlemi ile özellikle 2016 yılında yönettiğim 6 işlem ödülü almamda önemli rol oynadı” diyor.
MEHMET AYGÜN/TITANIC GRUBU YÖNETİM KURULU BAŞKANI
“ANADOLU’DA FRANCHISING MODELİ OLUŞTURUYORUZ”
Titanic Grubu, son yıllarda turizm sektörünün en hızlı büyüyen oyuncularından… Grubun İstanbul’da 6, Antalya’da 2 ve Bodrum’da 1 oteli var… Yurt dışında Almanya’da 3 oteli bünyesinde barındıran grubun toplam otel sayısı 12. Hem şehir otelciliği hem resort alanında yatırımları olması nedeniyle Titanic Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Aygün turizm sektörünün nabzını en iyi tutan isimlerden biri…
Aygün, geçtiğimiz yılın kısa bir değerlendirmesini yaptığında otellerinde misafir sayısında bir düşüş yaşamadıklarını ve yılı yüzde 90 oranında bir dolulukla kapattıklarını belirtiyor. Öte yandan fiyat ortalamasında bir düşüşün söz konusu olduğunu ve bu durumun bu yıl da devam ettiğini söylüyor. Özellikle İstanbul ayağında düşüşün daha fazla hissedildiğine dikkat çeken Aygün sözlerine şöyle devam ediyor: “Şehir otellerimizin doluluk oranlarında düşüş var. Geçen yılki fiyat ortalaması 120 ila 130 Euro’lardaydı. Şu anda ise bu oran 35 Euro’lara kadar düşmüş durumda.”
Siyasal konjonktür turizm sektöründe misafir profilini de doğrudan etkiliyor. Aygün Avrupa’da Türkiye’ye karşı oluşan olumsuz algının kendilerini de zorladığını ifade ediyor. “Avrupalı turistten aldığımız pay ne yazık ki azaldı. Yerini Orta Doğu pazarı aldı” diyor. Aygün, misafir profilindeki son durumu da şöyle anlatıyor: “Kısa süre öncesine kadar misafirlerimizin yüzde 60’ı Avrupa, yüzde 30’u Rusya ve etrafındaki ülkeler, yüzde 10’u da yerli turistten oluşuyordu. Fakat şu anda ibre yüzde 60 ile Rusya ve etrafındaki ülkeler, geri kalanı ise Avrupa ve iç turiste dönmüş durumda. Bir örnek vermek gerekirse, kısa bir zamana kadar golf sahamızda 350 kişi golf oynuyor olurdu. Şu anda bu sayı 50’ye düştü. Sadece golf sahamız için 54 milyon Euro’luk bir yatırım gerçekleştirdik. Bununla beraber bu golf sahamızın yanına yeni bir otel yatırımımız söz konusu olacaktı. Fakat bunu bir süre için askıya almak durumunda kaldık.”
Aygün yine de bu durumun geçici olacağını, her şeyin düzeleceğini düşünüyor. Yıl sonuna ilişkin doluluk oranının da yüzde 90’ları aşmasını bekliyor.
Titanic Grup, turizmdeki yatırımlarına devam etmek niyetinde. Yatırıma değen, talep olan bölgelerle ilgilendiklerini belirten Aygün, “Avrupa, İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerin yanı sıra Anadolu’da taleplere göre franchising modelleri oluşturuyoruz. Almanya’da Hamburg ve Münih, Hollanda’da Amsterdam, Fransa’da Paris ve İngiltere Londra’da fizibilite çalışmalarımız devam ediyor. İş olarak kökenimiz Avrupa olduğu için, oralarda bulunmayı daha çok tercih ediyoruz” diyor.
“ZAMANIM GOLF SAHASINDA GEÇİYOR”
Mehmet Aygün, zamanının büyük bir bölümünü golf sahasında geçiriyor. Turkish Airlines World Golf Cup 2017’nin ana sponsoru olduklarını belirten Aygün, golfün kendisi için önemini şöyle anlatıyor: “Farklı ülkelerde düzenlenen turnuvalara katıldım. Golf insana olumlu yönden gerçekten çok şey katıyor. Bu bir yaşam tarzı haline geliyor. Golf oynarken doğa ile baş başa kalabiliyorsunuz, yürüyerek kalori kaybediyorsunuz, özellikle en önemli etkilerinden bir tanesi konsantrasyonu artıran bir spor. Bu, iş hayatınıza da fayda sağlıyor.”
CÜNEYT UYGUN/AKSA ENERJİ GRUP BAŞKANI VE CEO’SU
KÂRIN YÜZDE 80’İ AFRİKA’DAN GELECEK
Aksa bundan tam 20 yıl önce Kazancı Holding iştiraki olarak kuruldu. Türkiye’de 11 elektrik üretim santrali ve Afrika’da 1’i devrede 530 megavatlık kurulu güçteki 3 enerji santrali projesiyle toplam 2 bin 279 megavatlık kurulu güce sahip olan Aksa, bugün Türkiye’nin halka açık en büyük serbest enerji üreticisi.
Toplam 782 kişi istihdam eden şirketin geçtiğimiz yıl 3,2 milyar TL’lik bir ciroya ulaştığını açıklayan Aksa Enerji Grup Başkanı ve CEO’su Cüneyt Uygun, 2016’nın hem Türkiye hem enerji sektörü açısından kolay bir yıl olmadığını söylüyor. “Ancak Aksa Enerji olarak bu zorlu yılda gerçekleştirdiğimiz akılcı yatırımlarla kârlılığımızı artıracak çok önemli adımlar attık” diyor. Özellikle yurt dışı yatırımlarının meyvelerini geçtiğimiz yıl aldıklarını dile getiren Uygun, “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden sonra, üç Afrika ülkesiyle yaptığımız döviz bazlı garantili enerji satış anlaşmalarıyla enerji alanında uluslararası bir marka olma yolunda önemli bir adım attık” diye konuşuyor.
Aksa, 2017 yılında 3,36 milyar TL ciro hedefliyor. Bu büyüklüğe ulaşmada Afrika’daki santraller etkili olacak. Tüm Afrika santrallerinin bu yıl üretim yapacağını belirten Uygun, “2017 yılında FAVÖK’ümüzün yüzde 75’i Afrika’daki santrallerimizden sağlanacak. 2018 yılında ise Afrika santrallerimizin tam yıl katkısıyla bu santrallerin konsolide FAVÖK’ümüzün yüzde 80’inden fazlasını oluşturmasını bekliyoruz” diyor.
Aksa, Afrika dışında farklı bölgelerde de yatırım arayışında. Acil enerji ihtiyacı olan çok çeşitli ülkelerle temaslarını sürdürüyor. “Hem Afrika kıtasında hem diğer kıtalarda görüşmelerimize devam ediyoruz” diyen Uygun, Afrika modelini Güney Asya’da da uygulamak istediklerini söylüyor.
“FARKLI KÜLTÜRLERİ TANIMAYA ÇALIŞIRIM”
Cüneyt Uygun, Saint Joseph Fransız Lisesi mezunu. Boğaziçi Üniversitesi’nde matematik lisans ve ekonomi yüksek lisans eğitimlerini tamamladı. Bugüne kadar TSKB, Efes İçecek Grubu ve Turkcell bünyesinde çalıştı. 2010 yılından bu yana ise Kazancı Holding’de çalışıyor. 2013 yılında Aksa Enerji’ye CEO olarak atandığını ve 2015 yılı itibarıyla CEO ve yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığını belirten Uygun, iş dışı zamanını ailesiyle geçirdiğini söylüyor. Birlikte neler yaptıklarını şöyle anlatıyor: “Kızım bale eğitimi alıyor, oğlum da basketbol oynuyor ve onlarla bir arada olmaktan, etkinliklerinde onlarla aynı heyecanı paylaşmaktan büyük keyif alıyorum. Bunun yanı sıra seyahat etmeyi çok severim. Vakit buldukça dünyanın keşfedilmemiş ülkelerinde, şehirlerinde farklı farklı kültürleri tanımaya çalışırım.”
HİROSHİ KATO/TOYOTA OTOMOTİV SANAYİ CEO’SU
“ÜRETİMİMİZ 2 KAT ARTACAK”
Toyota Otomotiv Sanayi, Türk otomotiv sektörünün en büyük kuruluşlarından biri… Şirket bugüne kadar Türkiye’ye 2,3 milyar dolarlık yatırım gerçekleştirdi. Toplam ihracat tutarı da 24,4 milyar dolara ulaştı. Toyota Otomotiv Sanayi, 280 bin adetlik üretim kapasitesi ile Avrupa’daki Toyota fabrikaları arasında da en yüksek kapasiteli fabrika unvanına sahip.
Toyota Otomotiv Sanayi’nin son dönemde gündemindeki en önemli konu ise üretimine geçtiğimiz yıl kasım ayında başladığı yeni modeli Toyota C-HR.
Türkiye’de üretilen ilk hibrit ve SUV modeli olan C-HR, Toyota Yeni Global Platformunda (TNGA) Japonya dışında üretilen Toyota’nın ilk denizaşırı modeli. Bu modelin, üretim, istihdam ve ihracat konularında şirkete çok büyük bir ivme kazandırdığını belirten Toyota Otomotiv Sanayi CEO’su Hiroshi Kato, çalışan sayılarının 3 binden 5 bine çıktığını söylüyor. 450 bin dolar yatırımla hayata geçen yeni modelin üretimlerine katkısını da şöyle anlatıyor: “Geçtiğimiz yılın son üç ayında seri üretimini gerçekleştirdiğimiz Toyota C-HR’ın rüzgarıyla 2016 yılında bir önceki yıla göre yüzde 52 gibi büyük bir artışla toplamda 1,8 milyar dolarlık ihracata imza attık. Yeni modelimizle birlikte ABD, Kanada, Tayvan gibi ülkelere ilk kez ihracat yapmaya başladık. Ayrıca istihdam sayımızda da önemli artışlar oldu. İŞKUR programları aracılığıyla 2 bin kişi için ek istihdam olanağı yaratıldı.”
Kato, bu yılın üretim ve ihracat için önemli sonuçlara ulaşacakları bir yıl olacağını söylüyor. “Bu yılın sonunda gerçekleştirmeyi planladığımız toplam üretim hedefimiz yaklaşık 280 bin adet. Bu rakam, şirketin kuruluşundan bugüne kadarki en yüksek üretim hacmi olarak öne çıkıyor. 2016 yılına göre üretimimiz yüzde 82 yani neredeyse 2 kat artmış olacak” diye konuşuyor.
Kato, yılın ilk yarısında ortaya konan performanstan da memnun. İç pazarda yaşanan yüzde 10 seviyelerindeki daralmaya rağmen otomotiv sektöründe üretimin yüzde 22, otomobil üretiminin ise yüzde 41 oranında arttığını açıklıyor. İlk 5 aylık periyotta otomobil üretiminin 506 bin 747 adet olarak gerçekleştiğini, bunun da yüzde 83’ünün ihraç edildiğini sözlerine ekliyor.
TARİHİ MEKANLARI KEŞFEDİYOR
Hiroshi Kato, 2012 yılından itibaren Türkiye’de yaşıyor. İlk yıl aldığı Türkçe derslerle günlük hayatta küçük pratikler yapmaya gayret ettiğini söylüyor. Yoğun iş temposundan arta kalan zamanlarda ise özellikle tarihi mekanları keşfe çıkmaktan keyif aldığını belirtiyor. Araba tutkunu olan Kato, motor sporlarına da ilgi duyuyor. “Maalesef diğer ülkelere göre Türkiye’de bu alanda çok sık aktivite gerçekleştirilmiyor” diyor.
NEVZAT KULABEROĞLU/UĞUR OKULLARI GENEL MÜDÜRÜ
“25 YENİ OKUL AÇIYORUZ”
Uğur Okulları tam 49 yıllık bir geçmişe sahip. 1968 yılında Enver Yücel tarafından 3 sınıflı bir dershane olarak ilk adımları atılan Uğur Okulları, 2 yıl öncesine kadar dershane sektörünün en büyük oyuncularından biriydi. Dershanelerin okullara dönüşüm sürecinde Uğur Okulları ismini alan kurum bugün çatı şirketi Bahçeşehir Uğur Okulları ile birlikte sadece Türkiye’nin değil aynı zamanda Avrupa’nın en büyük eğitim kurumları arasında yer alıyor.
44 ilde faaliyet gösteren Uğur Okulları, toplam 104 okul ve 13 kampüse sahip. Uğur Okulları Genel Müdürü Nevzat Kulaberoğlu, 2016-2017 öğretim yılında 65 bin öğrenciye eğitim verdiklerini ve 5 bine yakın istihdam sağladıklarını belirtiyor.
Kulaberoğlu, son yıllarda kurum bünyesinde yaşanan değişimi de şöyle anlatıyor: “Dershaneler kapanınca okullaşmaya başladık. O süreçte 280 dershanemiz vardı. Bunların 200’ü temel liseye dönüştü. Temel lise aslında dershanelerin okullara dönüşüm sürecinde bulunmuş bir ara formül. Temel liselerin 2019-2020 eğitim yılında tamamen kapanması hedefleniyor. Bizim bu eğitim döneminde 65 temel lisemiz kaldı. Gelecek yıl bu sayı 56’ya düşecek. 2019 yılına kadar da hepsini dönüştüreceğiz.”
Uğur Okulları dönüştürdüğü okulların yanında sıfırdan da okullar inşa ediyor. Gelecek 2 yılda toplam 740 milyon TL’lik bir yatırım planları olduğunu açıklayan Kulaberoğlu, sözlerine şöyle devam ediyor: “Bu yıl açılacak 25 yeni okul var. 50’nci yılımızda 70 okul ve 50’nin üzerinde kampüse sahip olmayı planlıyoruz. Uzun vadede hedefimizde Amerika’da Uğur Liseleri açmak ve Türkiye’de Uğur Üniversitesi’ni kurmak var.”
Uğur Okulları, özel eğitim sektöründe büyürken ilklerle öne çıkmaya çalışıyor. Akademik başarı ve sosyal olanakların yanında sınavlara en iyi hazırlayan okul olduklarını belirten Kulaberoğlu, “Örneğin erken STEM eğitimini ilk kez uygulamaya koyan okul biziz. Kodlama ve robotik eğitimlerin yanında yabancı dil eğitiminde de yenilikçi uygulamalarımız var” diye konuşuyor.
ÖZEL EĞİTİMİN ROTASI
Özel eğitim sektöründe son yıllarda yaşanan tek değişim dershanelerin yaşadığı dönüşüm değil… Sektör de hızlı bir büyüme ivmesi içinde. Milli Eğitim Bakanlığı istatistiklerine göre Türkiye’de anaokulu, ilkokul, ortaokul ve lise düzeyinde 18,7 milyon öğrenci var. 2 yıl önce bunların yüzde 4’ü özel eğitim kurumlarından eğitim alıyorken, bugün bu oran yüzde 7’ye ulaşmış durumda. Hükümetin özel eğitim sektörünü büyümesi yönünde teşvik ettiğini belirten Kulaberoğlu, “2023 yılında özel eğitim sektörünün eğitimden aldığı payın yüzde 7’den yüzde 15’e çıkarması hedefleniyor” diyor.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?