Dimes'in yeni yolu

19.02.2020 11:46:000
Paylaş Tweet Paylaş
Dimes'in yeni yolu

Ozan Diran Dimes CEO'su

Dimes, Türkiye’nin ilk meyve suyu üreticisi. 61 yaşındaki şirket, bugün pazar payıyla da en büyük iki üreticiden biri konumunda. Son yıllarda Dimes’in büyümesine baktığımızda önemli oranda odağına yenilikçiliği ve katma değerli ürünleri aldığını görüyoruz. Sütlü ürünlerden soğuk kahveye birçok yeni kategoriye de giren şirket, kahvaltılığı da sahiplenmek için birçok yatırım yaptı. İstanbul Beşiktaş’taki kahvaltıcılar sokağı, bu konudaki en önemli projesi oldu. Bu projeyi gerçekleştirmek için 1,5 yıl boyunca 13 farklı proje, 20’ye yakın mimar ve 300 kişilik bir ekiple Beşiktaş Ihlamurdere Caddesi’ndeki 3 sokakta yer alan 28 apartmanın ve 21 kahvaltıcının cephesini yenileyip sokağın atmosferini değiştirdi. Proje kapsamında yapılan dizi entegrasyonu ve bilinirliği artıracak dijital projelerle sokağı tüm Türkiye’ye duyurdu. Öte yandan iç pazarın yanı sıra ihracat ve iş birlikler konusunda hareketli bir dönem geçiren şirket, birçok hava yolunun içecek listesine girdi. Dimes CEO’su Ozan Diren, China Eastern Airways’in yanı sıra bugün Cathay Pacific, Singapore Airlines, Royal Brunei Airlines gibi dünyanın önde gelen şirketleri ve Türk Hava Yolları uçuşlarında da Dimes ürünlerinin yer aldığını söylüyor. Aslında tüm bu atılımların başlangıcında Ozan Diren’in pazarın daralacağına, rekabetin artacağına ve büyümenin yeni yollarını bulmak gerektiğine dair saptaması bulunuyor. 2018 yılında pazarın yüzde 18 oranında daralmasına rağmen mevcudu koruduklarını, 2019 yılında da yüzde 15 daralan pazarda yüzde 6 büyüdüklerini belirten Diren, son dönemdeki rotalarını ise şöyle anlatıyor: “Öncelikle 2018 başında zorlu dönemin başladığını gördük. Neler yaparsak işimizi büyütürüz diye bir plan yaptık. Meyve suyu dışında tarıma dayalı olması kaydıyla içecek şirketine dönüşmek istedik. Soğuk kahve, milkshake, smoothie gibi katma değerli ürünlere girdik. Sıkma portakal suyu, sıkma nar suyu gibi kategorilerde oldukça agresif bir hedef koyduk. Öte yandan ihracatta da mevcut pazarlarda sıçrama yapabileceğimiz alanlara baktık. Çin’de en büyük havayollarından biri olan Chine Eastern’de business ve first class’a taze sıkma ürünlerimizle girdik. İhracatta yoğun bir yıl oldu. 2019’da ihracatımızı yüzde 10 artırdık. 2020 yılında da yüzde 33’lük bir ihracat artışı planlıyoruz, böylelikle ihracatın cirodaki payı yüzde 10’a gelecek.”


YURT DIŞI HEDEFİ 

Dimes’in 2020 ajandası da yoğun. İçecek şirketi olma vizyonuyla katma değerli tarıma dayalı yeni içecekleri portföylerine ekleyeceklerini dile getiren Ozan Diren, sözlerine şöyle devam ediyor: “Hem Türkiye’de hem yurt dışında daha çok noktada ürün bulundurmaya çalışacağız. İhracatımızı da mevcut pazarlara daha çok odaklanarak artıracağız. Hedefimiz ciromuzun yüzde 50’sini ihracattan elde etmek. İşimizin yarısını üretim de yapabilir şekilde yurt dışına taşımak istiyoruz. Burada radarımızda Uzak Doğu ve Batı Afrika var. İç pazarda da büyüyeceğiz. Yeni yılda iç pazar büyüme hedefimiz litre bazında yüzde 10’luk bir büyüme yakalamak.”


BORAN UZUN / POLONEZ CEO’SU 

STRATEJİK ORTAKLIĞA SICAK BAKIYORUZ” 

Boran Uzun, Şubat 2019’da Polonez CEO’su oldu. İTÜ Elektrik Elektronik Bölümü’nden mezun olduktan sonra lisansüstü eğitimini INSEAD’da tamamlayan Uzun, kariyerine P&G’de başladı. 10 yılı aşkın süre şirkette çeşitli üst düzey görevler üstlendikten sonra sırasıyla Domino’s ve MNG Kargo’da çalıştı. Polonez’i lezzeti ve gurme ürünleri işin odağına koyan bir et şirketi olarak tanımlayan Uzun, Polonez ve Pol Şef markalarıyla tüketiciye ve horeca kanalına hizmet verdiklerini anlatıyor. “Füme etler, jambonlar Polonez’in yarattığı ürünler. Biz gurme bir şirket olduğumuz için sunduğumuz ürünleri herkesten önce yaparız” diyor. Polonez, şarküteri ürünlerinde pazardaki üç büyük oyuncudan biri. Yıllık 8 bin ton üretim kapasitesine sahip şirket, son 1 yıldır da önemli bir atılım yaşıyor. Boran Uzun’un göreve gelmesiyle birlikte şirket üretim teknolojisini değiştirip üretim kapasitesini de yüzde 50 artırdı. Mevcut tesislerinin dışındaki arsalarına da izin aldıklarını ve tesisi 2 katı büyüklüğe çıkaracak bir bina yatırımı planladıklarını da anlatan Uzun, “Bu yatırımı da önümüzdeki 3 yıl boyunca etap etap gerçekleştireceğiz” diye konuşuyor. Son birkaç yılda birçok sektör daralmayla karşı karşıya kaldı. Et ürünleri sektöründe ise durum tam tersi. 2018’de hem hacim hem değer olarak sektörün büyüdüğünü belirten Uzun, 2019’un ilk 10 ayında pazarın yüzde 14 büyüdüğünü ifade ediyor ve “Biz de aynı dönemde yüzde 25’in üzerinde büyüdük” diyor. 2020 yılında da Polonez’in gündeminde büyüme var. Şirket ağırlıklı yenilikçi ürün ve ihracatla büyüme peşinde. Bunun için Ar-Ge çalışmalarının kendilerine büyük katkıda bulunacağını söyleyen Uzun, “Yeni bir Ar-Ge kurduk, bütün üretim makinelerinin küçük boyutlarını Ar-Ge merkezimize koyduk. Burada yeni ürünler yaratmaya çalışıyoruz. Yeni yılda birçok lansmanımız olacak” diye konuşuyor. Öte yandan bugün toplam satışlarda yüzde 5 payı olan ihracat konusunda da atağa geçeceklerini açıklayan Uzun, “Gelecek 5 yılda gelirimizin yüzde 20’sini ihracattan elde ediyor olacağız. O zamana kadar ciromuz da 1 milyon TL’ye ulaşacak” diyor. Yaşanan tüm bu büyümeler Polonez’e olan ilgiyi de artırmış durumda. Birleşme ve satın almalar anlamında özellikle yurt dışından birçok şirketten teklif aldıklarını dile getiren Uzun, bu tekliflere yaklaşımlarını şöyle paylaşıyor: “Yurt içinde ve yurt dışında büyümemize ivme katacak stratejik ortaklıklara sıcak bakıyoruz. Bu şekilde daha da profesyonelleşerek yurt dışında sağlam şekilde büyümemizin mümkün olacağını düşünüyoruz. Gelen birçok teklif var, onları da değerlendiriyoruz.” 

“KIZIMLA MAKARON YAPIYORUZ” 

Bora Uzun’un hobileri arasında yemek yapmak var. Bu konuda da iddialı. 9 yaşındaki kızıyla sıklıkla mutfağa girdiğini söylüyor. “Kızımla birlikte balık ve hamburger yapıyoruz. Tatlılarda da başarılıyız. Tiramisu ve macaron konusunda çok iyi olduğumuzu söyleyebilirim” diyor. 

YİĞİT GÜRÇAY / LOOMIS TÜRKİYE ÜLKE BAŞKANI

“RİSKİ DAĞITIYOR, TASARRUF SAĞLIYORUZ”

Loomis, İsveç merkezli dünyanın en büyük nakit ve değerli eşya taşıma şirketlerinden biri. Geçmişi 160 yıl öncesine, Kaliforniya’da altına hücum dönemine kadar dayanıyor. Halen Türkiye dahil 23 ülkede, 24 bini aşkın çalışanı ve 400’den fazla şubesiyle hizmet veriyor. Loomis’in ana iş kolları arasında nakit taşıma ve nakit yönetimi bulunuyor. Bu kapsamda şirket, bankaların şube ve ATM noktalarının nakit trafiğini yönetme, kasalama ve taşıma hizmetlerini üstleniyor. Loomis, Türkiye pazarına 2011 yılında yerli girişim Erk Armored Güvenlik’i satın alarak giriş yaptı. 2018 yılında G4S Türkiye’nin Değerli Eşya bölümünü satın alarak pazardaki konumunu güçlendirdi. Bugün Loomis Türkiye’nin ana müşterilerinin Türkiye’nin önde gelen bankaları, perakendecileri ve kuyum sektörü oyuncuları olduğunu belirten Loomis Türkiye Ülke Başkanı Yiğit Gürçay, “B2B bir iş olması nedeniyle bilinirliğimiz sektör dışında az olsa da pek çok sektörde 2 bin 200’ün üzerinde şirkete hizmet vermekteyiz. Ayda 350 bin servis sayısına ulaşan büyük bir işlem hacmimiz mevcut. 1.200’e yakın profesyonel özel güvenlik kadromuz ile tüm Türkiye’de faaliyet gösteriyoruz, Türkiye’nin her noktasına hizmet ulaştırıyoruz. Loomis Türkiye olarak altın ve değerli mücevher taşımasında da Türkiye’de lider konumdayız” diye konuşuyor. Tüm dünyada nakit/ATM yönetimi ve CIT olarak adlandırılan değerli eşya taşımacılığı, bankalar ve büyük perakende için riski yüksek, yönetimi zor ve uzmanlık isteyen bir maliyet kalemi. Bundan dolayı dünyada bankalar bu işleri outsource ederek kendi ana işlerine yoğunlaşıyor. Gürçay da Loomis olarak müşterilerinin kendi işlerine odaklanmalarını sağlayarak tüm risklerini üstlendiklerini dile getiriyor. “Süreçleri sorunsuz ve sıfır hata ile yürütmeyi hedefliyoruz. Böylece müşteri bizim gibi uzmanlaşmış şirketleri kullanarak hem riskini dağıtıyor hem ölçek ekonomisi ile maliyet tasarrufu yaratıyor” diye konuşuyor. Yiğit Gürçay, önümüzdeki 5 yılda dünya trendlerine paralel özellikle bankacılık sektöründe ATM ve nakit merkezi yönetimi, buna bağlı taşımacılık hizmetlerinin outsource edileceğini düşünüyor. Bankaların bu tür hizmetleri uzman kuruluşlara verip maliyet tasarrufu yaratacakları bir sürecin adım adım yaşanacağını ifade ediyor. Sektörün 5 yıl sonra bugünkü durumundan çok daha farklı noktalara gelebileceğine de dikkat çeken Gürçay, sözlerine şöyle devam ediyor: “Bu süreçte riski ve süreçleri iyi yöneten, teknolojiye yatırım yapan şirketler için önemli büyüme fırsatları oluşabilir. Sektörümüzde rekabet yeniden şekillenecek, belki yeni oyuncular ortaya çıkacak ancak biz Loomis olarak müşterilerimize verdiğimiz iyi hizmet ile hızlı büyümemizi sürdürmeyi hedefliyoruz.”

ÜST DÜZEY GEZGİN 

Yiğit Gürçay, eşinin de seyahat yazarı olması nedeniyle iyi bir gezgin olduğunu söylüyor. Tripadvisor’da en üst gezgin “badge’i” ile 70’i aşkın ülkede otel –lokanta yorumları ile gezi kayıtları tuttuğunu belirten Gürçay, “Fotoğraf, güzel yemek, değişik kültürleri keşfedip keyif almayı öğrenmek beni hem zenginleştiriyor hem rahatlatıyor. Son yıllarda daha fazla doğaya zaman ayırıp yediklerimizden kazandıklarımızı spor ile dengelemeye çalışıyorum” diyor.

PROF. DR. ALİ ATIF BİR PAZARLAMA İLETİŞİMİ DANIŞMANI
“GÜVEN VE UZMANLIĞA İHTİYAÇ VAR”

Teknoloji ve iletişim araçlarının çeşitlenmesi medyaya ve pazarlamaya bakışı da değiştiriyor. Son dönemde bütünleşik pazarlama iletişiminin odağındaki konuların ne olduğuna gelince… Pazarlama iletişimi uzmanı Ali Atıf Bir, bugün pazarlama iletişiminde en güncel konunun yapay zekanın getirdiği kişiselleştirme ve ona uygun içerik üretimi olduğunu söylüyor. Bu içeriğin online sesli mesajla ve influencer aracılığıyla hedef kitle ile buluşturulmasının da yine konunun bir diğer önemli boyutu olduğunu belirtiyor. Sosyal medya ve online sitelere mobil araçlarla 7/24 ulaşan tüketiciye 7/24 mobil araç olanakları ile dokunma, yönetme ve etkileşime geçmenin de çok önemli hale geldiğini dile getiren Ali Atıf Bir, sözlerine şöyle devam ediyor: “Diğer önemli bir konu ise hedef kitle ile ‘mış’ gibi yapmayan kaliteli multimedya iletişimi ve şeffaflık. Dijital mecranın yarattığı kaos tüketicinin kafasını karıştırıyor. Bu durumda her zamankinden daha fazla güvene ve uzmanlığa ihtiyaç var. Eğer markalar bu uzmanlık ve güveni veremezlerse ‘bilgi ve güven aracılarının’ elinde oyuncak olmaları muhtemel. Verebilirler mi? Tabi ki… İnsan marka ilişkisinden güveni çekin geriye ne kalır ki!” Sosyal medyanın bilgi yayma hızı ve kullanım oranının her geçen gün artması da şirketler için itibar ve kriz yönetimini daha kritik hale getiriyor. Bugünün dünyasında itibarı bir günde kaybetmek de mümkün. Özellikle bir saatte binlerce kişiye ulaşabilecek olumsuz bir tweet ya da paylaşılan bir video ile şirketlerin yıllardır inşa ettikleri itibar bir anda sarsılabiliyor. Peki bu durumda şirketler ne yapmalı? Ali Atıf Bir, bu noktada şeffaflık ve güvenin her şeyin başında geldiğini ifade ediyor. Yapılması gerekenleri de şöyle sıralıyor: “Eğer şirket şeffafsa ve konularını iyi yönetiyorsa hiçbir krizden korkmasına gerek yok. Ama şirketin konu yönetimi kasları gelişmemişse bir tweetlik canı olabilir. Bugün teknoloji sayesinde şirketler sosyal medyayı her konuda 24 saat dinleyebilir, analiz edebilir, etkileşime geçebilirler. Ama konu yönetimi için senaryolar çalışmamışsa, olasılık hesaplarını yapıp risklere yönelik stratejiler geliştirmemişse hiçbir dinleme şirketi ya da sosyal medya ajansı onu linç yemekten ve sonucunda itibar kaybından kurtaramaz. Bugün dünyada şirketlerin ve markaların krizlerinin yüzde 90’ı iletişim eylemlerinden doğan krizler. Eğer ülkenizin kültürüne ve gündemine uzak pazarlama iletişimcileriniz varsa bugün olmasa yarın bir kriz riski altındasınızdır ama siz bunun farkında değilsinizdir.”

TÜKETİCİ NE İSTER? 

Ekonomik unsurlar nedeniyle marka sadakatinin de giderek düştüğü bir dönemdeyiz. Marka sadakatinin yeni unsurları neler oldu sorusunun yanıtını da Ali Atıf Bir, şöyle veriyor: “Açıkçası sadakat pazarlaması Philip Kotler pazarlamasının öne çıkardığı bir şey. Ben ise Byron Sharp ekolüne daha yakın bir pazarlama iletişimcisiyim. Büyümenin seyrek kullanıcılardan geldiğini ve onlara yönelik pazarlamanın büyüme getirdiğini düşünüyorum. Sadakat hep düşüktü. Aşk markası falan olmak da adı hoş özü boş bir şey. Tüketici ihtiyaçlarını daha iyi karşıladığını düşündüğü bir markaya rastlarsa anında kararını değiştirir. O yüzden önemli olan sadakat değil tüketicinin ürün ya da hizmette bulduğu avantajı rekabetçi bir şekilde sürdürebilmek.”

CİHAT ÖZBEKLİ / ÇİFT GEYİK KARACA GENEL MÜDÜRÜ

“YENİ YILDA YÜZDE 30 BÜYÜRÜZ”

ift Geyik Karaca, 103 yıllık tarihiyle Türkiye’nin en köklü hazır giyim markalarından… Karaca Örme Sanayi çatısı altında 1917 yılında hayat bulan marka, 1961 yılında yaptığı ihracatla da Türkiye’nin ilk ihracat yapan tekstil markası olarak adını tarihe yazdırdı. Toprak Dede olarak anılan Hayrettin Karaca’nın sahibi olduğu marka, önce 1998 yılında Tekfen Holding’e, 2005 yılında da 15 mağazasıyla birlikte Narin Group’a geçti. Ekonomik konjonktürün de etkisiyle 2005 sonrasında atılıma geçen Çift Geyik Karaca, 2014 yılında 115 mağazaya ulaştı. Ancak 2018 yılında ekonomik konjonktürdeki değişim perakende sektöründeki birçok oyuncu gibi markayı da olumsuz etkiledi. 2018 yılında konkordato ilan eden Çift Geyik Karaca, içinde bulunduğu süreci aşmak için kontrollü küçülme stratejisi benimsedi. Çift Geyik Karaca Genel Müdürü Cihat Özbekli, “Konkordatoya girdik, kısa bir es verdik. Bu süreçte nakit akışı daralmış bir şirket olarak faaliyetlerimizi yürüttük. Verimsiz mağazalarımızı budadık. Bugün 70 mağazamızla faaliyetlerimizi yürütüyoruz. 2020 yılında da konkordato sürecinden çıkacağız” diyor. Çift Geyik Karaca, 70 mağaza ve 150 satış noktasında markasını müşterilerine ulaştırırken 700 kişilik bir istihdamla 200 milyon TL’lik bir ciro yaratıyor. Yurt dışında da Türkmenistan, İran, Azerbaycan, Kuzey Kıbrıs ve Katar’da mağazalarıyla faaliyetlerini sürdürüyor. Kendileri için 2019’un 2018’e kıyasla iyi geçtiğini belirten Cihat Özbekli, “Verimlilik odaklı küçülme çalışmalarıyla bazı AVM’lerden çıkış yaptık. Büyüme olarak batığınızda da mevcudu koruduğumuz bir yıl oldu. Şimdi kendi adımıza büyüme yönünde ivmeyi görmeye başladık. Dolayısıyla budamayı bitirip büyümeye geçtik. Son 2 ayda da 4 mağaza açtık” diye konuşuyor. Özbekli, 2020 yılına dair daha umutlu. 2020’de 10 yeni mağaza açacaklarını belirtiyor. “Kendimize yüzde 20 büyüme hedefi koyduk ancak yeni mağazalarla bu büyümenin yüzde 30’ları bulacağını düşünüyoruz” diyor.

“GÜZEL SÖZLERİ HATIRLATACAĞIZ” 

Çift Geyik Karaca, 2020 Ocak ayı itibarıyla yeni sosyal sorumluluk projesi başlatıyor. “En Güzel Giysiniz Sizsiniz” adını taşıyan bu proje kapsamında, hem mağaza vitrinlerinde hem her türlü mecrada insanlara güzel sözler söylemenin önemini hatırlatacaklarını belirten Cihat Özbekli, projeye başlama nedenlerini ve hedeflerini şöyle anlatıyor: “Mağazalarımızı yılda 10 milyon kişi ziyaret ediyor, önünden de yılda 40 milyon kişi geçiyor. Medyada ulaşabildiğimiz kişi sayısı da çok fazla. Bunu düşünerek insanlara sosyal sorumluluğumuz olarak güzel sözler söylemeyi hatırlatmak istedik. Örneğin mağaza vitrinlerimizde ve paketlerimizde artık ‘Merhaba de’ diyeceğiz. İyi bir şeyler söyleyip işi bir şeyler tavsiye ederek bu konular hakkında farkındalık yaratmak istiyoruz.”

MURAT ÇAKIR / İSPARK GENEL MÜDÜRÜ
“İŞİN MERKEZİNE DİJİTALLEŞMEYİ KOYDUK”

SPARK, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin en önemli iştiraklerinden biri. Dev mega kentteki en önemli sorunlardan biri olan otopark sorununu gidermek için 2005 yılında kurulan şirket, bugün 450 noktada 100 bin araçlık park kapasitesiyle hizmet veriyor. Toplam 2 bin 300’ün üzerinde kişi istihdam eden şirket, 2018 yılını da 350 milyon TL’lik bir ciroyla kapatmıştı. Her ne kadar sadece otopark hizmeti veren bir şirket gibi görünse de İSPARK markası adı altında şu anda 1.500’e yakın bisiklet 150’ye yakın istasyonda hizmet veriyor. Ayrıca şirket Alibeyköy’deki cep otogarını ve Esenler Otogarı’nın otoparklarını da işletiyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde yeni yönetimle birlikte İSPARK’ta da yönetim değişti. Ağustos 2019’da İSPARK Genel Müdürü olan Murat Çakır, iş hayatına 1996’da EY Türkiye’nin denetim bölümünde başladı. Çakır, yıllar içinde Finans Yatırım Menkul Değerler, Fina Enerji Holding ve Bayraktar Grubu’nda üst düzey görevlerde bulundu. Çakır, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun başlattığı büyük değişimlerden birinin İSPARK’ta olduğunu söylüyor. İSPARK’ın daha etkin ve denetlenebilir olması, iyi yönetilmesi, teknolojik uygulamaların yaygınlaştırılması, kadın çalışan sayısının artırılması yönünde Başkan Ekrem İmamoğlu’nun desteği ve talimatları doğrultusunda kurumun daha verimli ve kârlı hale getirilmesi amacıyla yoğun bir çalışma başlattıklarını anlatıyor. Çakır, “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımızın başlattığı büyük dönüşümde başarıyı yakalamak amacıyla iki stratejik öncelik belirledik. Bunlardan biri teknoloji altyapısını geliştirmek diğeri de ödemeleri çeşitlendirme” diyor. Tamamen nakit ödemeyle çalışan İSPARK’larda İstanbul Kart ve kredi kartı ile ödeme sistemlerine geçildi. Kısa zamanda kartlı ödemenin yüzde 10 seviyesine geldiğini belirten Murat Çakır, “Bu ödemeyi teşvik için kredi kartına yüzde 5, İstanbul Kart’a da yüzde 10 indirim veriyoruz. Burada hedefimiz, sahada tamamen nakitsiz ödemeye geçmek. Önümüzdeki dönemde elektronik cüzdan gibi aplikasyonlar da geliştirmeyi planlıyoruz” diye konuşuyor. Çakır ikinci önemli uygulamanın da Başkan Ekrem İmamoğlu’nun İSPARK’ta hiç kadın çalışan bulunmaması sebebiyle kendilerine verdiği talimatlar doğrultusunda İSPARK’ta kadın çalışan sayısını artırma yönünde atılan adımlar olduğunu anlatıyor. Göreve geldiğinde şirkette ne saha operasyonunda ne merkez operasyonunda hiç kadın çalışan olmadığının altını çizen Çakır, “65 kadın çalışan alımı yaptık. İlk aldığımız saha çalışanlarının tamamını kadın çalışanlardan seçtik. Yeni yılda da kadın istihdamına yoğunlaşmaya devam edeceğiz” diyor.

2020 HEDEFİ

Çakır, İSPARK’ı yönetirken dijitalleşmeyi de işin merkezine koyuyor. Yeni dönemde bu kapsamda yapacaklarını şöyle paylaşıyor: “Teknolojinin tüm alanlarda kullanılır olmasını istiyoruz. İstanbullulara kolaylık sağlayacak uygulamalar geliştireceğiz. Denetim ve tahsilat sistemlerini teknoloji ile bütünleştirmeyi ve böylelikle verimliliği de artırmayı planlıyoruz. İstanbul’da toplam 4,2 milyon araç yer alıyor. İSPARK’ın kapasitesi ise 100 bin. 2020’de sahada yeni otoparklar açacağımız yeni yerler geliştireceğimiz bir yıl olacak.”

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


YAZARIN DİĞER YAZILARI TÜMÜNÜ GÖRÜNTÜLE

Yorum Yaz